AYET-İ KERİME

http://emelleri.blogspot.com.tr/2013/06/fakirlige-sebep-olan-seyler.html

26 Ekim 2019 Cumartesi

CENNET BAHÇESİ

CENNET BAHÇESİ

Yer yer verdiğimiz konu ile ilgili bilgileri bir kompozisyon içinde tekrar arzediyorum.

Ravzâ-i Tâhire, Medine'deki Mescid-i Nebevî'nin içinde bulunan Peygamberimizin (ﷺ) türbesi ile minberi arasına verilen isim.
Bu ismi bizzat Peygamberimiz (ﷺ) takmış ve şöyle buyurmuştur:
"Benim mezarım ile minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir." Ravza, bahçe demektir. Tâhire ise tertemiz. Mescid-i Nebî'de her taraf kırmızı halılarla kaplı iken, Ravza-i Mutahhara'daki halılar yeşildir. Burada bulunan 12 sütun, Sultan Üçüncü Selim'in emriyle mermerle kaplanmış ve pâdişahın bizzat kendisinin yazdığı Na'tı Şerif, bu sütunlara sülüs hattı ile kabartmalı bir şekilde nakşolunmuştu.

Bu sütunlardan 8 tânesinin çok özel bir kıymeti var. Her biri Peygamberimiz (ﷺ) Efendimiz
hâtırâlarıyla süslenmiş bu 8 sütunun üzerine, hâtırâların kaybolmaması için yine 3. Selim tarafından isimleri yazılmıştı.
Peygamberimiz (ﷺ) Efendimiz zamânında Mescid-i Nebevî'nin sütunları, hurma ağaçlarıydı. Daha sonraki zamanlarda bu ağaçlar sökülerek yerine direkler dikildi. Lâkin hiçbir zaman yerleri değiştirilmedi. Şu an hâlâ
Peygamberimiz (ﷺ) Efendimiz zamanındaki hurma ağaçlarının yerlerinde duruyorlar.
Sonraki yıllarda ilâve edilen pek çok sütunla birlikte, sütun sayısı 327'ye ulaştı. Bu sütunların 22 tânesi maksûrenin içindedir. (Maksûre, Rasûlüllah (ﷺ) Efendimiz , Ebû Bekir ve Ömer'in (r.a) yanyana kabirlerinin bulunduğu odaya denir)
Şu an Mescid-i Nebevî'de iki tip sutun vardır ki; Tabanları pirinçle kaplı, Osmanlılara âit kırmızı direkler (sonradan Suûdîler tarafından beyaza boyandığı için hafif pembemsi bir renk almışlar) ve Suûdîler'e âit beyaz direkler. Duvar diplerindekiler kare, diğerleri yuvarlaktır. Şimdi gelelim, hâlâ asr-ı saâdetin hâtırâlarını taşıyan ve üzerlerinde isimleri yazan meşhur 8 direğe...

1️⃣-Hz Aişe (r.anhu) kapısı,
Peygamberimiz (ﷺ) Efendimiz mescid'te
namaz kılan cemaat'e son kez bu kapıdan
bakmıştır.

2️⃣-Hz Ali (r.a) Efendimiz'in namaz kıldığı yer,
Muhâfızlar Sütunu-Hz. Ali Sütunu kıbleden
îtibâren Serîr (Yatak) Sütunu’nun arkasına
düşer. Hücre-i Saâdet’in parmaklıkları
arasındadır. Peygamberimiz (ﷺ) Efendimiz
mescide girip çıktığı kapının sağındaki sütundur. Peygamberimiz (ﷺ) Efendimiz
koruyan muhâfızlar, Hz. Aişe’nin evinin kapısının önündeki bu sütunun yanında beklerlerdi. Bu sebeple muhâfız mânâsına gelen Muharras ya da Haras Sütunu ismi verilmiştir. Peygamberimiz (ﷺ) Efendimiz'i
korumak için sahâbeler, gece-gündüz nöbet
bekliyorlardı bu sütunun yanında.
Nihâyet, “Allah seni insanlardan korur”
(Mâide-67) âyeti inince, Peygamberimiz (ﷺ)
muhâfızları gönderdi. Bilhassa Hz. Ali, bu sütunun yanında namazlarını kılar,
Rasûlüllah’ı (ﷺ) suikastlerden korumak için burada nöbet tutardı. Bu yüzden Hz. Ali (r.a) Sütunu ismiyle de anılır.

3️⃣-Kıble istikametindeki sütunun üzerinde “Hâzâ Üstüvânetü’s- Serir” yazmaktadır. Serir demek, yatak demektir, döşek ya da minder anlamına da gelir.
Allah’ın Rasülü (ﷺ) her yıl Ramazan ayının son 10 gününde bu hurma direğinin dibine bir minder attırır ve itikâfa çekilirdi. İtikâfta bulunurken, bazen mubarek ayaklarını uzatır ve perdenin arka tarafında bulunan Hz. Aişe validemiz yıkardı.
Bazen de mübarek başlarını uzatır ve yine Hz. Aişe anamız yıkardı.
İşte bu zaman zarfında Cebrail (a.s) gelerek, o güne kadar gelen ayetleri birbirlerine okurlarmış. Önce Peygamber Efendimiz (ﷺ)
okur, Cebrail (a.s) takip ederdi,
buna “arz” deniyor. Sonra Cebrail (a.s) okur Peygamberimiz (ﷺ) takip ederdi. Buna da “mukâbele” deniyor.

4️⃣-Tevbe Sütunu-Ebû Lübâbe Sütunu minber tarafından dördüncü, maksûre tarafından ikinci, kıble tarafından da üçüncü sütundur. Peygamberimizin (ﷺ) kabrinin, hattâ mübarek başının hizâsındadır.
Ebû Lübâbe bin Abdülmünzir isimli sahâbenin, bu sütuna bağlı iken tevbesinin kabûl olunması sebebiyle Ebû Lübâbe ve Tevbe Sütunu isimlerini almıştı. Hâdise şöyle vukû buldu:
Ebû Lübâbe, Peygamberimizin (ﷺ)
elçisi olarak Benî Kureyza Yahudileri’ne gidip, teslim olmalarını istedi. Yahudiler, “Teslim olursak Peygamberiniz bize ne yapar” diye sormaları üzerine Ebû Lübâbe “Peygamber hepinizi öldürecek” dedi. Aldıkları bu cevap karşısında son derece panikleyen ve korkan Yahudiler, anlaşma yapmaktan vazgeçtiler. Anlaşma yapılmasına engel olduğu için pişman olan Ebû Lübâbe, “Yüce Allah beni affedip, tevbemi kabul edeceği âna kadar burada kalacağım.” diyerek kendisini bu sütuna bağladı. Tevbe Sûresi 102. ayet nâzil olup bu sahâbenin tevbesinin kabul olunduğu bildirilince de “Tevbe Sütunu” ismini aldı.

Bu sütun, Peygamberimiz (ﷺ)
zevcesi Hz. Ümmü Seleme’nin kapısının önünde idi. Hâdiseyi duyan Rasûlü Ekrem (ﷺ)
“O, bana ilticâ etseydi, O’nun için duâ eder, Allah’tan af dilerdim. Mâdem ki Allah’a ilticâ etti, o halde affını Allah’tan beklesin, ben bir şey yapamam” buyurmuştu.
Ebu Lübâbe, altı gün bu sütuna bağlı kaldı. Namaz vakitleri ve aslî ihtiyaçlarında hanımı gelerek onu çözer, namaz akabinde tekrar bağlardı. Altıncı günün sonunda Peygamberimiz (ﷺ), hanımı Ümmü Seleme’nin evindeyken, Ebû Lübâbe’nin tevbesinin kabul olunduğunu bildiren Tevbe Sûresi 102. ayet nâzil oldu. Müjdeyi Ümmü Seleme verdi, ipleri Rasûlü Ekrem (ﷺ) çözdü. Rasûlüllah (ﷺ)
nâfile namazlarını bu sütunun yanında kılar ve sabah namazlarından sonra da sütuna yaslanarak oturur, ashâbıyla sohbet eder, yeni nâzil olan âyetleri okur, ashab'tan rüyâ görenlerin rüyâlarını tâbir ederdi.

5️⃣-Rasülüllah (ﷺ) bir defasında şöyle buyurmuştu:“Benim mescidimin içerisinde öyle bir yer vardır ki, orada yapılan dualar reddedilmez.” Fakat Ashâb-ı Kiram, işaret buyurulan yeri öğrenemeden Peygamberimiz (ﷺ) vefat etmişti.
Kendi aralarında istişare edip dediler ki: “Bu yeri Hz. Aişe validemiz bilir.” Hanımları takip ettiler ki, Hz. Aişe namazlarını mescidin neresinde kılıyor, dualarını nerede yapıyor? Gördüler ki, genelde Hz. Aişe validemiz namazlarını bu hurma direğinin dibinde kılmaktadır.
Bu bir.İkincisi, bir gün bu direğin dibinde Hz. Aişe validemiz Mekkeli Muhacirlere ders vermektedir. Yanı başında da kız kardeşi Hz. Esma’nın oğlu Urve Bin Zübeyir oturmaktadır. Bir ara Hz. Aişe validemiz demiş ki: “Bu mescid’in içerisinde öyle bir yer vardır ki, orada namaz kılmanın sevabını, kadrini ve kıymetini Müslümanlar bilmiş olsalardı, aralarında kura çekerlerdi.” Dinleyenler:
“Ey Anamız! İşaret ettiğiniz yer neresidir?” diye sormuşlar fakat, Hz. Aişe validemiz söylememiş. Ders bitip muhacirler dağılınca, yanında oturan yeğeni Urve Bin Zübeyir’in kulağına bir şeyler fısıldamış. O da kalkıp bu hurma direğinin dibinde namaz kılmış. Bu noktadan hareketle Müslümanlar, hadiste işaret edilen ve Hz. Aişe validemizin de işaret buyurduğu yerin, burası olduğuna hükmetmişler

Kıble, Kudüs'ten Kâbe'ye çevrildiğinde Hz. Peygamber (ﷺ) Efendimiz, 2 ya da 3 hafta kadar bu sütunun yanında kıldırmıştı
namazları. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer (r.a)'de bu sütunun yanında namaz kılmayı alışkanlık hâline getirmişlerdi. Mekke'den Medîne'ye hicret eden muhâcirler, umûmiyetle burada toplanıp sohbet ettikleri için, sütunun bir diğer ismi de Muhâcirler Sütunu olmuştu.

6️⃣-"Evimle minberimin arası, Cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim havzımın üzerindedir." hadis-i şerif levhası.

İmam Malik gibi bazı alimler, bu bahçe gerçek bir cennet bahçesidir ve ahirette cennete nakledilecektir, demişlerdir.

7️⃣Mescid-i Nebevî'nin içerisindeki Peygamberimiz (ﷺ) Efendimizin mübarek Kabr-i Saadetine "Selam Yolu" adı verilen bir koridorla ulaşılır. Bu alan kıble istikametinde olduğundan dolayı ibadet eden insanları rahatsız etmemek adına mescit alanıyla selamlama yolu arasına 1,5 metre yüksekliğinde bir sundurma yapılmıştır. Geçişleri kolaylaştırmak için 4 çıkış kapısı açılmış, üzerlerine ise kemerli ve süslü taklar konulmuştur. 1850 yılına kadar ahşap olan bu süsleme objeleri bu tarihten sonra madene tebdil edilmiştir.
Sultan Abdülmecid Han döneminde yapılan kapı takı görülmektedir. Üzerinde daire içerisinde "Peygamberimiz (ﷺ) şöyle buyurdu" ifadesi yazarken alt kısımda dikdörtgen panoda "Canlının yuvasını arzuladığı gibi İman ehli Medine'yi arzu eder" Hadis-i Şerifi yazmaktadır.

8️⃣MİHRABI NEBİ (ﷺ)

Peygamber (s.a.v) efendimizin ve Hulefâ-i Râşidîn’in (ra) devrinde bugünkü Mihrâb-ün-Nebî’nin yerinde mihrâb yoktu. Peygamber (s.a.v) efendimiz, bugünkü Mihrâb-ün-NebÎ’nin yerinde cemâate namaz kıldırırdı.
Hulefâ-i Râşidîn de, Peygamber efendimizin namaz kıldırdığı yerde imâm olup, namaz kıldırdılar.
Ancak Peygamberimizin (s.a.v) namaz kıldırdığı yerin zamanla unutulmaması için buraya direk dikildi.
Emevî halîfesi Ömer bin Abdülazîz’e gelinceye kadar böyle devam etti. Ömer bin Abdülazîz, Velîd bin Abdülmelik’in halîfeliği sırasında âlimleri toplayıp istişare etti ve Peygamber efendimizin (s.a.v) namaz kıldırdığı yere bir mihrâb yaptırdı.

9️⃣Heyetler Sütunu-Meclisi Kılâde sütunu da
Hücre-i Saâdet’in parmaklıklarına yapışıktır.
Hz. Peygamberin (ﷺ), mescide girip çıktığı
kapının solundaki sütundur. Vüfûd,
“Heyetler” demektir. Hz. Peygamber (ﷺ)
yabancı heyetleri burada kabul ederdi. Daha
sonra ashâbın büyükleri de burada
toplanmayı âdet hâline getirince sütun,
“Meclis-i Kılâde” diye de anılır oldu. Serîr,
Muharras ve Vüfûd Sütunları, Hücre-i
Saâdet’in Ravza-i Mutahhara’ya bakan batı
duvarına bitişiktir

16 Ekim 2019 Çarşamba

TERÖR MERKEZİ NERESİ


AMERİKA, ARABİSTAN, PETROL⁉️
"HER FİRAVUNUN SARAYINDA BİR MUSA VARDIR… AMA
BİZ "MUSA" BEKLİYORUZ GELEN İSE "USA" OLUYOR.NEDEN ?
Kral Faysal bin Abdülaziz, Kudüs ve Filistin toprakları üzerindeki İsrail işgaline karşı, Müslüman halkları cihada çağırdığında takvimler 1969’u gösteriyordu. Suriye ve Mısır bu çağrıya cevap vererek 1973’de Kudüs’ün işgalden kurtarılması için Arap ülkelerinin yardımını da alarak, 1973’de İsrail’e savaş açar. Suudî Arabistan, batıya akan petrol vanalarını kapatır ve tüm dünyada “petrol krizi” baş gösterir.
Krizi görüşmek ve çözüme kavuşturmak üzere ABD Dışişleri bakanı Henry Kissinger, Suud Kralı Faysal’ı ziyarete gider. Görüşme, kralın sarayında değil, sahranın ortasında bir çöl çadırında gerçekleşir. Misafirine karşı pek de konuksever davranmayan Kral Faysal’ın sofrasında hurma ve deve sütü vardır. Kissinger’in “Eğer ambargoyu kaldırmazsanız biz de petrol kuyularını vururuz!” tehdidine karşı Kral Faysal, tarihe geçen şu cevabı verir: “Tabii ki petrol kuyularımızı bombalayabilirsiniz. Fakat unutmayınız ki, biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşıyorduk, yine öyle yaşayabiliriz; ancak artık siz petrolsüz yaşayamazsınız.”
Bu olaydan kısa bir süre sonra Kral, kendisiyle aynı ismi taşıyan yeğeni tarafından hem de kendi sarayında, kafasına sıkılan iki kurşunla öldürüldü. Katil yeğen Faysal bin Musaid, Amerika’da kolej ve üniversite eğitimi görmüştü. Önce akli dengesinin yerinde olmadığı söylendi ise de sonrasında idam edildi. 
Kral Faysal’ın öldürülmesinden sonra petrol vanaları açıldı ve petrol krizi sona erdi. İsrail, Amerika’nın da yardımı ile Suriye ve Mısır’a karşı yürüttüğü savaşı kazandı. Kudüs işgalden kurtarılamadığı gibi Filistin toprakları da peyderpey eriyip gitti. 1975 tarihinde gerçekleşen bu suikasttan sonra hiçbir Suud kralı, sarayından çıkıp da çölde yaşamayı göze alamadı. Hurma ve deve sütü ise mükellef saray sofralarının nostaljik birer katığı olarak kaldı. Batıya akan petrolün vanası ise hiç kapanmadı.
Henry Kissinger 'in şu sözleri aslında tüm olanları özetler gibi :
“Alternatiflerin yokluğu zihni açar.”
Amerika iki sebeple güçlü(!)dür.
Ülkesindeki vatan hainlerini bulur ÖLDÜRÜR. Diğer ülkelerdeki vatan hainlerini bulur KULLANIR 
Gıdayı kontrol eden insanları, eneriyi kontrol eden kıtaları, parayı kontrol eden dünyayı yönetir. Henry Alfred Kissinge (Almanya doğumlu Yahudi kökenli Amerikalı diplomat)alıntıdır SIzLER IÇIN PAYLASTIM


Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.