AYET-İ KERİME

http://emelleri.blogspot.com.tr/2013/06/fakirlige-sebep-olan-seyler.html

17 Mayıs 2016 Salı

İTAAT ET İSYAN ETME BU VATAN SENİN GAVURA MEYLETME

RESEPSİYONLARDA KADEH KALDIRIP HÜKÜMETE DARBE BİLDİRİSİ YAYINLA- SAYDI PAŞAYI KAHRAMAN İLAN EDERLERDİ AMA O DEVLETİNE SADIK MİLLETİNE ŞEFKATLİ OLUNCA İŞ DEĞİŞTİ SENİNLEYİZ PAŞA DİK DUR.

İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:
Komutan bir şey emrettiği zaman, askerin buna itaat etmesi gerekir. Ancak, emredilen şey mâsiyet (= günâh) ise, ona itaat edilmez. Bu mes'elenin üç ayrı yönü vardır:
1) Eğer, askerler, komutanın bu emrinde menfâatlerinin bulunduğunu biliyorlarsa; bu durumda, —emir, mâsiyet olsa bile— itaat ederler.
Şöyleki: Komutan, bu durumda, askere: "Savaş yapılmayacak!" diye emir verir; asker de, bu durumda savaşı bırakmakta fayda olduğunu yakînen bilirse, meselâ: Düşmana güçlerinin yetmiyeceğini ve onlara ikinci bir yardım geldiğini anlarlarsa; ve savaşı terk etmekte askerler için menfâat olduğu anlaşılan her durumda, komutanın bu emrine itaat edilir.
2) Şayet, askerler, savaşı bırakmakta, kendileri için zarar olduğunu bilirlerse; bu durumda, —komutanın: "Savaş yapılmayacaktır!" şeklindeki— emrine itaat etmezler.
Şöyleki: Askerler, şu anda, düşmana güç yetirememelerine rağmen, İslâm askerlerine, takviye gücünün katılacağını bilirlerse; bu durumda, komutana itaat etmezler.
3) Şayet, askerler, bu durumda, şüpheye düşerler ve bu emrin menfâatlerine mi, zararlarına mı olduğunu bilmezler ve görüşlerine göre, iki ihtimâl de eşit olursa; yine, komutanın emrine itaat edip, savaşı bırakırlar.
Keza, komutan, "düşmanla savaşmayı" emreder; asker de, bunun faydalı olacağını yakînen bilir veya bu hususta şüphe içinde bulunurlarsa; yine, komutanın emrine itaat ederler.
Ancak, bunun faydalı olmayacağını, bilâkis zararlı olacağını yakî­nen biliyorlarsa; bu durumda, komutana itaat etmezler.
Şayet, askerler görüş ayrılığı içinde bulunurlar; bir kısmı, bu durumda: "Savaşmakta helak var." diğer bir kısmı ise: "... necat var." der ve bu şüphede, bir tarafın zannı, diğer tarafın zannına ağır bas­mazsa; yine, komutanın emrine itaat etmeleri gerekir.
Komutan, askerlere bir şey emrettiği zaman, onlardan biri, bu emre isyan ederse; komutan, onu, ilk hamlede te'dip eylemez. Ona, eski, itaatkâr hâline dönmesi için, Öğüt verir. Bundan sonra, yine âsî olursa; komutan, o askerin cezasını verir.
Fakat, asker, karşı gelişindeki özrünü açıklarsa, bu durumda komutan, o askerin yolunu açık bırakır.
Asker, Allaha cc yemin ederek: "Ben, bunu özrümden dolayı yaptım." derse; bu yemini ile birlikte, söylediği söze inanılır.

10 Mayıs 2016 Salı

Cemaat-i İslami Partisi Lideri şehid Motiur Rahman Nizami

Cemaat-i İslami Partisi Lideri şehid Motiur Rahman Nizami Bangladeş'te hükümet tarafından kurulan savaş suçları mahkemesinde yargılanan muhalefetteki Cemaat-i İslami partisinin lideri Motiur Rahman Nizami idam edildi.Nizami'nin büyük oğlu Nakibur Rahman yaptığı açıklamada, Dakka’daki Merkez Cezaevi yetkililerinin kendisini arayarak babasının idam edildiği haberini ilettiklerini bildirdi.Rahman, Cemaat-i İslami mensuplarını itidalli olmaya davet ederek, şöyle konuştu.“Bütün aile mensupları olarak metanetli ve güçlü olmaya çalışıyoruz. Sabretmekten başka çaremiz yok. Babamızın şehit olduğuna inanıyoruz. Onun göstermiş olduğu yolu takip edeceğiz. Bütün Müslümanları babam için dua etmeye davet ediyorum.”Rahman, ülke genelinde binlerce yerleşim merkezinde Cemaat-i İslami mensupları sokağa çıkarak kararı protesto ettiğini ancak güvenlik güçleri tarafından engellendiklerini söylemişti.Cemaat-i İslami Partisi Lideri Motiur Rahman Nizami'nin yakınları, idam cezasının uygulanmasına saatler kala Dhaka Merkez Hapishanesi'ne ziyarete gitti. Bangladeş'te aralarında Cemaat-i İslami'nin de bulunduğu 18 muhalefet partisi, hükümetin baskıları nedeniyle ülkede özgür bir ortam olmamasını gerekçe göstererek 2014 yılı başında yapılan genel seçimi boykot etmişti. Seçimlere yalnızca iktidardaki Avami Birliği ile onu destekleyen 7 parti katılarak parlamentodaki sandalyeleri elde etmişti.
ERDOĞAN DA KARARI KINAMIŞTI Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da cuma günü Eyüp Belediyesi hizmet binası ve toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, "Bangladeş'te 75 yaşında bir mücahide, hiçbir dünyevi günahı olduğuna inanmadığımız insana idam kararı veren zihniyeti lanetliyorum. Her türlü girişimde bulunmuş olmamıza rağmen burada kinin, nefretin bu denli yaygınlaşmasını ve şu ana kadar bu tür idamları yapan bir anlayışı ben ne demokratik bir anlayış, ne de adil bir yönetim Olarak görüyorum." ifadelerini kullanmıştı.
Cemaati İslami lideri Rahman Nizami'nin tutuklu olduğu ceza evinde idam edilmezden önce yazdığı
MEKTUBU:
“Doğduğumda nikâhlandığım ve son nefes diye zaman tayin ettiğim buluşmaya gidiyorum. Korkmuyorum. Ardımda pişmanlıklarım var ama üzgün değilim. Kırgınım. Sözünü unutanlara, kardeşinin elini tutmayanlara, düşeni kaldırmayanlara, Allah için gözyaşlarını sakınanlara, zalimin yanında durup mazluma timsah gözyaşları dökenlere, kıyama kalkmayı kolay zannedip elindekini muhafaza etmek için bahane satanlara, alanlara kırgınım. Bu kırgınlıkla kavuşacağım Rabbim’e söyleyeceğim bunları.
“Vuslat bu. Nerede buluşacağı belli olmuyor insanın. Bazen 14 yaşındaki bir kızı Kudüs’te pazarda buluyor. Kafasına sıkılan bir kurşunla göçüyor. Elbisesine bulaşıyor kan. Huzura çıkmadan önce melekler yıkıyor onu.
“Senin kardeşin benim. Bu katillerle niye anlaşıyorsun?” diyemiyor.
“Bazen vuslatına yürümen gerekiyor. Seni evinde bulsun istediğin buluşma için önce evinden ayrılman gerekebiliyor. Sonu görünmeyen bir yolu merakla yürümen gerekiyor. Yol bitip de deniz başlayınca acı acı yutkunmak serbest suya atlamadan önce. Bir kıyıya varıyor elbet denizin sonu. Kıyıya ya canlı varıyorsun ya da cansız vuruyorsun.
“Ben gidiyorum...
“Ardımda bir fikir kalsın istiyorum. Zorla karşılaşınca ölüm korkusundan istikametini şaşıranlarla biz ölümden aynı şeyi anlamıyoruz. Bu bir imtihandı. Kolay olacağını söylemedi kimse. Sancısız olacağını, bedelsiz olacağını. Bu yola baş koymak, sonunda gerekirse bu uğurda o baştan vazgeçmek demekti. Bizim için karar aldıklarını zanneden ahmaklar var. Bu karar ancak göklerde alınmış olabilir. Siz kimsiniz ki..!
“Size son sözlerim şudur;
“Her zaman batılın, zulmün ve haksızlığın karşısında ilmi mücadeleye devam edeceksiniz. Bir mümin asla Allah’tan ümidini kesmez. Hayatınızın sonuna kadar Allah yolunda bir gaye ile görevinizi sürdüreceksiniz. Batılın tüm tuzaklarına ilim yoluyla cevap vereceksiniz. Kadınlarımızın yetiştirilmesine ve ahlâk yoluna önem vereceksiniz. Cemaat-i İslami’de asla bir lider problemi yaşanmayacaktır. Durum ne kadar kötü olursa, o kadar iyi ve kaliteli liderler yetişecektir. Ben yaşlandım. Rabbim her an canımı alabilir. Ben şehit olarak Allah’ın huzuruna gitmek istiyorum. Benim şehadetim ile beraber değişim başlayacaktır. Halkım ve dünya Müslümanlarından dua istiyorum.”

2 Mayıs 2016 Pazartesi

KAZ CİYAKLATMADAN BÖYLE YOLUNUR

Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil-i kıyafet gezmeye karar vermiş. 
Yanına baş vezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler.
Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş. 
Padişah, ihtiyarı selamlamış:
"Selamünaleyküm ey pir’i fani…"
"Aleykümselam ey serdar’ı cihan…
Padişah sormuş:
"Altılarda ne yaptın?"
"Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor…"
Padişah gene sormuş:
"Geceleri kalkmadın mı?"
"Kalktık… Lakin, ellere yaradı…"
Padişah gülmüş:
"Bir kaz göndersem yolar mısın?"
"Hem de ciyaklatmadan…"
Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar.
Padişah baş vezire dönmüş:
"Ne konuştuğumuzu anladın mı?"
"Hayır padişahım…"
Padişah mahzun olmuş:
"Bana kimler vezirlik ediyormuş ya Rabbi."
İyice mahcup düşen baş vezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş.
Bakmış adam hala orada çalışıyor.
"Ne konuştunuz siz padişahla…"
Adam, baş veziri şöyle bir süzmüş:
"Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim."
Baş vezir, yüz altın vermiş.
"Sen padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu."
"Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi."
Vezir kafasını kaşımış.
"Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek?…"
Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.
"Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim."
Vezir bir soru daha sormuş…
"Geceleri kalkmadın mı ne demek?"
Adam bir yüz altın daha almış.
"Çocukların yok mu diye sordu… Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim…"
Vezir gene kafasını sallamış.
"Bir de kaz göndersem yolar mısın”, dedi, o ne demek…"
Adam gülmüş. "Onu da sen bul…"

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.