AYET-İ KERİME

http://emelleri.blogspot.com.tr/2013/06/fakirlige-sebep-olan-seyler.html

31 Mart 2013 Pazar

AMELİNE TAM KARŞILIK BULMUŞ!

Adamın biri kendindeki kin ve husumetten olacak ki çekememezlik, İslam karşıtlığı ile tanınıyordu ve her fırsatta saldırıyordu.
Çiftçilik yapan bu MAHLUK, iki öküzlerinden birinin adını Ömer diğerinin adını Ebubekir koymuş, BU zavallının işledikleri duyulmuş yayılmış...
Müslümanların rahatsızlığı ve uyarısı derken iş büyümüş çareler üretilmeye başlanmış.
İÇLERİNDEN BİRİ '' SABREDİN EBUBEKİR YUMUŞAKTIR FAKAT ÖMER ONUN HAKKINDAN GELİR'' demiş.
Birkaç gün geçmemiş ki;
 Ömer dediği öküzü;  BoYnUz layıp gebertmiş. 

Doğrusu o günahkar müşrikler, iman edenlere gülüyorlardı. 
اِنَّ الَّذٖينَ اَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا يَضْحَكُونَ   MUTAFFİFÎN 29
Mü’minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı. 
وَاِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ   MUTAFFİFÎN 30
Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı. 
وَاِذَا انْقَلَبُوا اِلٰى اَهْلِهِمُ انْقَلَبُوا فَكِهٖينَ   MUTAFFİFÎN 31
Mü’minleri gördükleri vakit, “Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir” diyorlardı. 
وَاِذَا رَاَوْهُمْ قَالُوا اِنَّ هٰؤُلَاءِ لَضَالُّونَ   MUTAFFİFÎN 32
Hâlbuki onlar, mü’minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi. 
وَمَا اُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظٖينَ   MUTAFFİFÎN 33
İşte bugün de mü’minler kâfirlere gülerler. 
فَالْيَوْمَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ   MUTAFFİFÎN 34
Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler. 
عَلَى الْاَرَائِكِ يَنْظُرُونَ   MUTAFFİFÎN 35
Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı? 
هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ   MUTAFFİFÎN 36 .

30 Mart 2013 Cumartesi

ÇİZGİNİN; YÖNÜ, BOYU, RENGİ, ŞEKLİ, HEP ÖNEMLİ

ÖNCE KENDİ ÇİZGİNİ UZAT 


Öğretmen sınıftaki zeki fakat kıskanç öğrenciye :
        “Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların
yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?” diye sordu. ... 
Öğrenci, bir süre düşündükten sonra, “Çünkü onların beni geçmelerini istemiyorum” dedi. “En iyi ben olmalıyım. 
" Öğretmen, masasından kalktı, eline bir
parça tebeşir aldı ve yere 15 cm. uzunluğunda bir çizgi çekti, kıskanç öğrenciye bakarak, “Bu çizgiyi nasıl kısaltırsın?” dedi. Öğrenci bir süre bu çizgiyi inceleyip içinde çizgiyi birçok parçaya bölmek de olan birkaç yanıt verdi. Öğretmen, yanıtları kabul etmedi ve yere ilkinden daha uzun bir çizgi çekti. “Şimdi birinci çizgi nasıl görünüyor?” diye sordu. 
       Öğrenci utana sıkıla, “Daha kısa” diyerek başını öne eğdi. Öğretmen bu yanıt üzerine öğrencisine unutmaması gereken şu öğüdünü verdi: 
 Bilgini ve yeteneklerini artırarak kendi çizgini uzatman, rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir/

29 Mart 2013 Cuma

BUNLAR HAKKI ÖRTMEK İÇİN HEP UYDURDULAR


Papa, Müslüman mahkum çocuğun ayağını yıkayıp öptü

Guantanamo açlık kampı
Tazminat görüşmesini Arınç yürütecek
Putin emir verdi, donanma Karadeniz'de
Papa Francis, Paskalya öncesi Roma’daki Casal del Marmo çocuk hapishanesinde tutuklu bulunan gençlerin ayaklarını yıkadı ve öptü.

Aralarında iki kadın mahkum da bulunan 12 kişinin ayaklarını yıkayan Papa Francis’in bu hareketi Katolik Kilisesi’ni ihtiyaç sahiplerine ve yoksullara yaklaştırmak.

MÜSLÜMAN DA VAR

Papa’nın ayağını yıkadğı mahkum sayısı Hz. İsa'nın Son Akşam Yemeği'ndeki 12 havariyi temsilen belirlendi. Bunlardan biri arasında bir Müslüman tutuklu bulunduğu da belirtildi. Söz konusu tutukluların yaşları 14 ile 21 arasında değişirken, Papa Francis, mahkumlara, Hz. İsa’nın da havarilerinin ayaklarını yıkadığını anlattı.

Papa Francis, ''Ayak yıkamak, 'hizmetinizdeyim' anlamına gelir. İsa, bize böyle buyurdu. İşte bugün benim yaptığım da onun buyruğunu yerine getirmektir. Bunu yürekten yapıyorum çünkü bir rahip ve piskopos olarak görevim, size hizmet etmektir'' ifadelerini kullandı.

BUNLAR HAKKI ÖRTMEK İÇİN HEP UYDURDULAR.
ALLAH cc KATINDA TEK HAK DİN İNANIP UYULMASI TEK HÜKÜM, YOL...!.  İSLAM, KUR'AN İKEN; BİR TAKIM İFTİRALARLA ÖNCEKİ DİNLERİ TAHRİP ETTİKLERİ ŞEKLİYLE YİNE TAHRİBATA DEVAM EDENLERE:
NE HALTLAR İŞLEDİNİZKİ O DİN SİZİ BÖYLE REZİL İŞELERE MAHKÜM ETTİ.

28 Mart 2013 Perşembe

Cehennem 7 tabakadır. Her birinin azabı....

Sekiz Cennet, yedi Cehennem vardır. Cennettekilerin, ihlâslarına ve amellerine göre dereceleri farklıdır. Peygamberlerle, şehitlerle sıradan bir Müslüman’ın derecesi aynı değildir. Cehennemdeki kâfirlerin durumu da böyledir. Firavun gibi ilahlık davası güdüp yeni doğan masum çocukları kesen bir zalimle, kendisinden başka hiç kimseye zararı olmamış, topluma çeşitli hizmetler veren bir kâfirin durumu aynı değildir. 


Cehennem 7 tabakadır. Her birinin azabı üstündekinden daha şiddetlidir.

1.  Cehennem’dir, azabı en hafiftir. Burada, günahkâr Müslümanlar azap görür. 
2.  Sair’dir. Ateşi ve azabı şiddetlidir. Burada, Yahudiler azap görür. 
3. Sekar’dır. Bu daha şiddetlidir. Burada Hıristiyanlar azap görür.
4.  Cahim’dir. Burada, güneşe, yıldızlara tapanlar azap görür.
5. Hutame’dir. Burada Mecusiler, Budistler, Brehmenler azap görür.
6.  Lazy’dir. Ateistler, müşrikler, dinsizler azap görür.
7. Haviye’dir. En şiddetlisidir. Burada münafık ve mürtedler azap görür. 

Cennete de, iman pasaportu olmadan alınmaz. Gayrimüslimler, Müslüman olmadıkça, insanlığa ne kadar çok iyilik etseler de, nice faydalı buluşları olsa da, iman pasaportları olmadığı için onlara Cennete girme izni verilmiyor.

İBRÂHİM 18. ayet aynen böyle der:
Rablerini inkâr edenlerin durumu şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette) yararını görmezler. İşte bu, derin sapıklıktır. 
مَثَلُ الَّذٖينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ اَعْمَالُهُمْ كَرَمَادٍ اشْتَدَّتْ بِهِ الرّٖيحُ فٖى يَوْمٍ عَاصِفٍ لَا يَقْدِرُونَ مِمَّا كَسَبُوا عَلٰى شَیْءٍ ذٰلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعٖيدُ 
 İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(Ahirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselama tâbi olanlara mahsustur. Dünyada yapılan bütün iyilikler, bütün keşifler, Muhammed aleyhisselamın yolunda bulunmak şartı ile ahirette işe yarar. Ona tâbi olmayanın yaptığı her iyilik dünyada kalır, ahiretin harap olmasına sebep olur.
AYETLERDE:
İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir. 
اُولٰـئِكَ الَّذٖينَ لَيْسَ لَهُمْ فِى الْاٰخِرَةِ اِلَّا النَّارُ وَحَبِطَ مَا صَنَعُوا فٖيهَا وَبَاطِلٌ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ  HÛD 16
Allah’a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî kalacaklardır. 
مَا كَانَ لِلْمُشْرِكٖينَ اَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللّٰهِ شَاهِدٖينَ عَلٰى اَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِ اُولٰئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ وَفِى النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ  TEVBE 17
İMANI OLUPTA DİL İLE İKRAR KALB İLE TASDİK EDİP AMEL EDENİN ZERRE Sİ ZAYİ OLMAYACAK.

24 Mart 2013 Pazar

Ey o Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara mücahede et


Ey o Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara mücahede et ve onlara karşı kalın bulun, onların varacakları yer Cehennemdir, ona gidiş de ne fena gidiştir.

ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا لِلَّذٖينَ كَفَرُوا امْرَاَتَ نُوحٍ وَامْرَاَتَ لُوطٍ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِیَا عَنْهُمَا مِنَ اللّٰهِ شَيْپًا وَقٖيلَ ادْخُلَا النَّارَ مَعَ الدَّاخِلٖينَ
Allah, inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, “Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!” denildi.
وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا امْرَاَتَ فِرْعَوْنَ اِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لٖى عِنْدَكَ بَيْتًا فِى الْجَنَّةِ وَنَجِّنٖى مِنْ فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهٖ وَنَجِّنٖى مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ
Allah, iman edenlere ise, Firavun’un karısını örnek gösterdi. Hani o, “Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!” demişti.
وَمَرْيَمَ ابْنَتَ عِمْرٰنَ الَّتٖى اَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فٖيهِ مِنْ رُوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهٖ وَكَانَتْ مِنَ الْقَانِتٖينَ
Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem’i de (inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi.

Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı?


Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı.
اِنَّ الَّذٖينَ اَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا يَضْحَكُونَ
Mü’minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı.
وَاِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ
Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.
وَاِذَا انْقَلَبُوا اِلٰى اَهْلِهِمُ انْقَلَبُوا فَكِهٖينَ
Mü’minleri gördükleri vakit, “Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir” diyorlardı.
وَاِذَا رَاَوْهُمْ قَالُوا اِنَّ هٰؤُلَاءِ لَضَالُّونَ
Hâlbuki onlar, mü’minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.
وَمَا اُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظٖينَ
İşte bugün de mü’minler kâfirlere gülerler.
فَالْيَوْمَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ
Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler.
عَلَى الْاَرَائِكِ يَنْظُرُونَ
Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı?
هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ
MUTAFFİFÎN ..

Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-,


Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-,

Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-,
اِذَا السَّمَاءُ انْشَقَّتْ
وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ
Yer uzatılıp dümdüz edildiği ve içindekileri atıp boşaldığı zaman,
وَاِذَا الْاَرْضُ مُدَّتْ
وَاَلْقَتْ مَا فٖيهَا وَتَخَلَّتْ
Rabbini dinlediği zaman -ki ona yaraşan da budur- (insan yaptıklarını karşısında bulur!)
وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ
Ey insan! Şüphesiz, sen Rabbine (kavuşuncaya kadar) didinip duracak ve sonunda didinmenin karşılığına kavuşacaksın.
يَا اَيُّهَا الْاِنْسَانُ اِنَّكَ كَادِحٌ اِلٰى رَبِّكَ كَدْحًا فَمُلَاقٖيهِ
Kime kitabı sağından verilirse,
فَاَمَّا مَنْ اُوتِىَ كِتَابَهُ بِيَمٖينِهٖ
Hesabı çok kolay bir şekilde görülecek,
فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَابًا يَسٖيرًا
Sevinçli olarak ailesine dönecektir.
وَيَنْقَلِبُ اِلٰى اَهْلِهٖ مَسْرُورًا
inşikak..

Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?


Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar? فَمَا لَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ

Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?
فَمَا لَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Onlara Kur’an okunduğu zaman secde etmiyorlar.
وَاِذَا قُرِئَ عَلَيْهِمُ الْقُرْاٰنُ لَا يَسْجُدُونَ
Daha doğrusu, inkâr edenler (Kur’an’ı) yalanlıyorlar.
بَلِ الَّذٖينَ كَفَرُوا يُكَذِّبُونَ
Hâlbuki Allah, içlerinde ne sakladıklarını çok iyi bilir.
وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا يُوعُونَ
Öyle ise sen onlara elem dolu bir azabı müjdele!
فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَلٖيمٍ
Ancak iman edip de sâlih ameller işleyenler başka. Onlar için, bitmez tükenmez bir mükâfat vardır.
اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ اَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ
İNŞİKAK

RAMAZAN GEL BAĞLA DÜŞMANI BULALIM İLAHİ AŞKI;


RAMAZAN GEL BAĞLA DÜŞMANI BULALIM İLAHİ AŞKI;

Ramazan, estirir hasretle bekleyen mü'min, mü'mine  cümlesine alemlerinde canlarına can katacak bereket ve felah esintilerini

  • otomotiğe bağlanack bir ay, bu ay, can ay RAMAZAN SIN ŞEREFSİN ŞEREFLİSİN SEN ŞEREFLENDİR BİZLERİDE KUTLU AY

  • Abdestsiz gezilmez kur'an sız olunmaz, oruçsuz yüzülmez, islamı seven sıcağa-soğuğa-açlığa üzülmez, saçma durumlarda hele hiç gerilmez....

  • Sahuru tadar sabah namazını kılar birazda yatar işi vardır illaki müslüman vazifesiz  hele hiç olmaz..

  • Namazlar vaktinde cemaatle gönlü zikrullah ile bedeni memleket işinde aklı kuran ile ilerde oburluk mu? sakın senin neyine...

  • BAK GELDİ BEKLEDİĞİN İFTAR BİR ELİN SU DA ÖTEKİ ALMIŞ LOKMAYI KALBİN ŞÜKÜRDE MİDE BAYRAMDA GÖZÜN AKŞAM NAMAZINDA AZ KALDI HADİ KARDEŞLERİNLE SAF TUT TERAVİHTE...

  • BAK GİTTİ BİR MUBAREK GÜN MEMNUNMUYDU SENDEN? ÜZDÜNMÜ..... ÜZÜLDÜNMÜ??  İKİNCİ GÜNDE KALİTEN ARTMALI EMİ UNUTMA RAMAZAN BİTMEDEN GÜNAHLAR BİTMELİ BİR YIL BU FEYZ YETMELİ ÖMÜR BİTMEDEN SENİ CENNETE GÖTÜRMEYE YETMELİ.....

Mümin kadınlara da şöyle....!..


Mümin kadınlara da şöyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnadır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin" umduğunuza nail olasınız" (en-Nûr, 24/31).

Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

وَقَرْنَ فٖى بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُولٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰتٖينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ اِنَّمَا يُرٖيدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهٖيرًا

 (el-Ahzâb, 33/33).

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا 
ahzap 59..

"Mümin kadınlara da şöyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnadır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin" umduğunuza nail olasınız" (en-Nûr, 24/31).

"Ay halinden kesilmiş ve evlenme için ümidi kalmamış olan yaşlı kadınlar zinet yerlerini erkeklere göstermemek şartıyla dış elbiselerini bırakmalarında onlar için bir günah yoktur. Bununla birlikte yine de sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır" وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَائِهِنَّ اَوْ اٰبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعٖينَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذٖينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفٖينَ مِنْ زٖينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللّٰهِ جَمٖيعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
(en-Nûr, 24/60).

Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allaha ve ahiret gününe inanan bir kadına, bir gece ve gündüz devam edecek bir mesafeye, yanında bir mahremi olmadıkça gitmesi helâl değildir."Buhârî, Taksîru's-Salât 4; Müslim, Hacc 419, 422, (1339); Muvatta, İsti'zân 37, (2, 979); Ebü Dâvud, Menâsik 2, (1723-1725); Tirmizî, Radâ 15, (1170).

Ebu Hüreyre (radıyAllahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kadınlara hayırhah olun, zira kadın bir eyeği kemiğinden yaratılmıştır. Eyeği kemiğinin en eğri yeri yukarı kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi haline bırakırsan eğri halde kalır. Öyleyse kadınlara hayarhah olun."
Buhari, Nikah 79, Enbiya 1, Edeb 31, 85, Rikak 23; Müslim, Rada 65, (1468); Tirmizi, Talak 12, (1188).

İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Bir erkek, yanında mahremi bulunmayan (yabancı) bir kadınla yalnız kalmasın!"
Bunun üzerine bir adam kalkarak: "Ey Allah'ın Resülü, kadınım hacc için yola çıktı, ben ise falan falan gazvelere yazıldım!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Öyleyse git hanımına yetiş, onunla hacc yap!" diye emretti." Buhâri, Cezâu's-Sayd 26, Cihâd 140, 181, Nikâh 111; Müslim, Hacc 424, (1341).

Enes(r..a.) anlatıyor;Resulullah (sav) Fatıma (ra)'ya, bir köle getirdi. Bunu ona hibe etmişti. Hz. Fatma'nın üzerinde (çok uzun olmayan) bir elbise vardı, elbiseyi başına çekecek olsa öbür ucu ayaklarına ulaşmıyordu. Elbisesiyle ayaklarını örtecek olsa üst ucu başına yetişmiyordu. Resulullah (sav) örtünme hususunda maruz kaldığı sıkıntıyı görünce: "Bu kıyafette olmanın sana bir mahzuru yok, zira, karşındakiler baban ve kölendir." buyurdu. kaynak;Ebu Davud, Libas 35, (4106)

Ümmü Seleme anlatıyor;Ben Resulullah (sav)'ın yanında idim. Yanında Meymüne Bintu'l-Haris (ra) da vardı. (Bu esnada) İbnu Ümmi Mektum bize doğru geliyordu. -Bu vak'a, tesettürle emredilmemizden sonra idi- ve yanımıza girdi. Resulullah (sav) bize: "Ona karşı örtünün!" emretti. Biz: "Ey Allah'ın resulü! O, ama ve bizi görmeyen (ve varlığımızı tanımayan) bir kimse değil mi?" dedik. Bunun üzerine: "Siz de mi körlersiniz, siz onu görmüyor musunuz ?" buyurdu. kaynak;Ebu Davud, Libas 37, (4112); Tirmizi, Edeb 29, (2779)


Ebu Üseyd anlatıyor,Resulullah (sav) mescidden çıkıyordu. Yolda kadınlarla erkeklerin karışmış vaziyette olduklarını görünce, kadınlara: "Sizler geride kalın. Yolun ortasından gitmeyin, kenarlarından gidin" diye ferman buyurdu. Bundan sonra, kadınlar nerdeyse duvara değecek şekilde kenardan yürürdü. Bazan bu değmeler sebebiyle, elbisenin duvara takıldığı olurdu. kaynak;Ebu Davud, Edeb 180, (5272)

Umeys’in kızı Esma’dan nakledildi. Dediki: Resulüllah (s.a.v) bir gün Hz. Aişe (r.anha)’nın evine girdi. Kızkardeşi Esma yanında idi. Üzerinde Vucudunun hertarafını örten ve yenleri geniş bir elbise vardı. Resulüllah (s.a.v) onu görünce kalkıp dışarı çıktı. Hz. Aişe (r.anha) kızkardeşine “buradan uzaklaş Resulüllah (s.a.v) sende hoşlanmadığı bir şey gördü” dedi. Hz. Esma uzaklaştı arkasından Resulüllah (s.a.v) içeriye girdi.Hz. Aişe (r.anha) niçin kalkıp gittiğini sordu. Resulüllah (s.a.v) de elbisesinin yenini sadece parmakları görünecek şekilde ellerinin üzerine çekerek şöyle cevap verdi: “Kızkardeşini görmedinmi? Müslüman bir kadın şurasından başkasını gösteremez. (Mecmeu’zzevâid nr:4168)

Hz. Âişe (r. anhâ) ilk başörtüsü uygulamasını şöyle anlatır: "Allah ilk muhâcir kadınlara rahmet etsin onlar; "Baş örtülerini yakalarının üstüne taksınlar..." (en-Nûr, 24/31) ayeti inince etekliklerini kesip bunlardan başörtüsü yaptılar". Yine Safiyye binti Şeybe şöyle anlatır: "Biz Âişe ile birlikte idik. Kureyş kadınlarından ve onların üstünlüklerinden söz ettik. Hz. Âîşe dedi ki: Şüphesiz Kureyş kadınlarının birtakım üstünlükleri vardır. Ancak ben, Allah'a yemin olsun ki, Allah'ın kitabını daha çok tasdik eden ve bu kitaba daha kuvvetle inanan Ensar kadınlarından daha faziletlisini görmedim. Nitekim Nûr sûresinde "Kadınlar başörtülerini yakalarının üstüne taksınlar..." ayeti inince, onların erkekleri bu ayetleri okuyarak eve döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri etek kumaşlarından, Allah'ın kitabını tasdik ve ona iman ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah, Hz. Peygamberin arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı" (Buharî, Tefsîru Sûre, 29/12; İbn Kesîr, Muhtasar, M. Alî, es-Sâbûnî, 7.

TOHUMU İSLAMDANMI ALDIN GAYRİSİNDENMİ?


DÜNYA AHİRETİN TARLASI EKMEZ İSEN BİÇEMEZSİN, EKİNCEDE SONUNA TAM VAKIF OLMALISIN, TOHUMU İSLAMDANMI ALDIN GAYRİSİNDENMİ? ELİNLE NE İŞLEDİN? EVET ZAMAN SERMAYEN BİTİNCEMİ UYANACAKSIN? ELİN, BEYNİN, KALBİN, UZUVLARIN HEP AYNI YÖNEMİ HAREKET EDİYOR? YOKSA GÜNDE BİRKAÇ KEZ İMANDAN MI ÇIKIYORSUN? DURAKTAMISIN TERSİNEMİ GİDİYORSUN? CENNETİ KOLAYMI SANIYORSUN?

DÜNYA AHİRETİN TARLASI EKMEZ İSEN BİÇEMEZSİN, EKİNCEDE SONUNA TAM VAKIF OLMALISIN,  TOHUMU İSLAMDANMI ALDIN GAYRİSİNDENMİ? ELİNLE NE İŞLEDİN? EVET ZAMAN SERMAYEN BİTİNCEMİ UYANACAKSIN? ELİN, BEYNİN, KALBİN, UZUVLARIN  HEP AYNI YÖNEMİ HAREKET EDİYOR?  YOKSA GÜNDE BİRKAÇ KEZ İMANDAN MI ÇIKIYORSUN?  DURAKTAMISIN  TERSİNEMİ GİDİYORSUN?  CENNETİ KOLAYMI SANIYORSUN?
BU VATAN BİZİM, DİNİM İSLAM;  MİLLETİN, DEVLETİN,SEVDİKLERİMİN,KENDİMİN  EMNİYETİ VE HEM HÜRRİYETİ İSLAMIN BİZ MÜSLÜMANLARA KESİN EMRİDİR..
VATANDAŞLARIN GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCELERİNİ ORTAYA KOYARKEN AĞIZA ALINMAMAMASI GEREKEN YAKIŞIKSIZ İFADELER, TAVIRLAR, HATTA SALDIRI VE HAKARETLER????  TEK KELİMEYLE TUHAF..
KARDEŞLERİM BİZİM MEVCUT GRUP, SAYFA,  BLOG   TÜM YAYIM VE PAYLAŞIMLARIMIZDA İSLAMIN HAKİM GÜZEL AHLAKINI KURAL EDİNİRİZ;  ARKADAŞLAR, ÜYELER, KARDEŞLER ARASINDA MİLLİ GÖRÜŞ, MHP, AKP, BBP, CHP, MEZHEPLİ, MEZHEPSİZ, MEHDİCİ, ...TARİKATCI,  FELSEFECİ  GENİŞ BİR  KİTLE MEVCUDUMUZ VAR.
HER SEVYEDEN ; ALİM, PROF, HOCA, ÖĞRENCİ AMİR, MEMUR TAKİPÇİ VE TAKİP EDİLEN   DEĞERLİ VE ZENGİN BULUŞMALARIMIZ,  YAZIŞMALARIMIZ VAR ÇOK ŞÜKÜR
TÜM BU DURUM TESBİTİMİZİ  SİZLERE BİLGİLERİNİZE SUNUYORUZ:..
BİZİM YOLUMUZ, YÖNÜMÜZ, AHLAKIMIZ, SİSTEM VE STİLİMİZ İSLAMDIR=/EHLİ SÜNNET ÜZERE KUR'AN-I KERİM KAYNAKLI  OLMANIN CEHDİNDEYİZ,,,
KİMİ KARDEŞLERİMİZE, ÇOCUKLARIMIZA ÇİFTLİK OYUNLARI..GİBİ ALAKADAR OLUYORUZ SORU VE SORUNLARIYLA ACİZENE İLGİLENMEYE ÇALIŞIYORUZ..
BÖYLECE TÜM GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCELERE YAKLAŞIMIMIZ SİZLERİNDE YARDIM VE KATKILARIYLA DEVAM ETSİN VATANA,  BAYRAĞA,  DİNİ İSLAMA 
HATTA İNSANLARIN BİRBİRLERİNE
SAYGISI, SEVGİSİ OLSUN HAYIRLI OLSUN HER İRTİBAT VE BAĞLANTILARIMIZ 
TÜM DEVLET BÜYÜKLERİMİZE GÖRÜŞÜMÜZDEN OLMASADA VATANIMIZ ADINA SAYGILI VE TAHAMMÜLLÜ OLALIM
İSTİYORUZ..

BELLİ VE MALUM İBADETLERE KENDİ KAFAMIZA GÖRE ŞEKİL YADA İÇTİHAD DA BULUNMAK NEDİR?


BELLİ VE MALUM İBADETLERE KENDİ KAFAMIZA GÖRE ŞEKİL YADA İÇTİHAD DA BULUNMAK NEDİR?

ESSELAMU ALEYKUM !...........
DEĞERLİ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİM.............
KURAN OKUMAK İBADETTİR. TESBİHTİR RABBİMİZİN SEVDİĞİ VE EMRETTİĞİ EN GÜZEL İBADETLERDEN BİRİSİDİR.....FAKAT HERHANGİ BİR DİLEK YADA İSTEK İÇİN BU SAYI ŞU SAYI DEMEK DOĞRU DEĞİLDİR..İSLAM DİNİ BUNA MUSADE ETMİYOR...YANİ DOĞRU OLMADIĞI İÇİN YANLIŞTIR...KURAN OKUNUR SEVABI BEREKETİ VE FEYZİ KESİNLİKLE ÇOKTUR.....ZATEN KURAN OKUMAK VE ONU TEFEKKÜR EDEREK ANLAMAK RABBİMİZİN RAHMETİNİ ÜZERİMİZE CELB EDER ELHAMDULILLAH....
BUNUN DIŞINA ÇIKIP YENİ BİRŞEYLER UYDURMAK KURANA BAĞLI OLMADIĞIMIZI GÖSTERİR..ONU ANLAMADIĞIMIZI ISPATLAR BU İSE HİÇ BİRİMİZİN İSTEMEDİĞİ BİR DURUMDUR...
DUA İBADETTİR ....
DUANIN ADABI VE USULU VARDIR....HİÇ BİR ZAMAN RESULULLAH sav HİÇ BİR SAHABEYE BU GÜNKÜ İNSANLARIN ANLADIĞI GİBİ DÜNYEVİ BİR İSTEK İÇİN OKUYUN DEMEMİŞTİR....KUR'AN IN EN ÖNEMLİ DEĞERİ OKUNMASI İNANILMASI VE HAYATA GEÇİRİLMESİDİR...BU ŞEKİLDE YAŞAYAN MÜSLÜMANIN HAYATI HUZUR MUTLULUK VE BAŞARILAR İLE DOLAR....UYDURMA YÖNTEMLERE HİÇ GEREK YOKTUR...
İSLAM DİNİNİ İYİCE BİLMEYEN ÖĞRENMEYEN HİÇ KİMSEYİ ÖRNEK ALMAYINIZ...İSLAM DİNİ ALİMLERİ KURAN VE SÜNNETİ RESULULLAH sav İ VE SAHABENİN İSLAM DİNİNİ YAŞAYIŞ TARZINI İYİCE VE DOĞRU BİR ŞEKİLDE ÖĞRENMİŞ ALİMLERİMİZE UYALIM...
ALLAHA EMANET OLUN... 

KABİR LE İLGİLİ:


KABİR LE İLGİLİ: KİŞİ YAŞADIĞI HAL ÜZERE ÖLECEK KABİRDE BÖYLECE ŞEKİLLENECEK DİLİ VE KALBİ NEYLE ZİKİR HALİNDE GİTTİYSE AYNEN YOLUNA ÇIKACAK RABBİNİ ÇOK ZİKREDEN ELBET BU ZORLU GEÇİŞLERDE PAROLAYI ŞAŞIRMADAN SÖYLER..

KABİR LE İLGİLİ: 
KİŞİ YAŞADIĞI HAL ÜZERE ÖLECEK KABİRDE BÖYLECE ŞEKİLLENECEK DİLİ VE KALBİ NEYLE ZİKİR HALİNDE GİTTİYSE AYNEN YOLUNA ÇIKACAK RABBİNİ ÇOK ZİKREDEN ELBET BU ZORLU GEÇİŞLERDE PAROLAYI ŞAŞIRMADAN SÖYLER..

İnsan öldükten sonra kabre konulunca, Münker ve Nekir adında iki melek, kendisine gelerek; "Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? Dinin nedir?" diye sorarlar. İman ve güzel amel sahipleri bu gibi sorulara doğru cevap verirler. Bu gibi ölülere cennet kapıları açılır ve Cennet kendilerine gösterilir. Kâfir veya münafık olanlar ise bu sorulara doğru cevap veremezler. Onlara da Cehennem kapıları açılır, oradaki azap kendilerine gösterilir. Müminler nimet içerisinde, sıkıntısız ve huzurlu yaşarken, kâfir ve münâfıklar ise kabirde azap göreceklerdir .
 Kabir sualine ön sorgulama denilebilir. Bu sogulama, Dünya hayatının sona erip kabir hayatına geçen bir kimsenin, kıyamet kopuncaya kadar kabir hayatının nasıl olacağının anlaşılmasını sağlayan ilk hesap verme işidir. Buna göre kabir hayatı şekillenecektir. Ancak esas ve çetin sorgulama işi haşir meydanında olacaktır.
Ölüm yokluk değildir. Daha güzel bir alemin kapısıdır. Nasıl ki, toprak altına giren bir çekirdek, görünüşte ölüyor, çürüyor ve yok oluyor. Fakat gerçekte daha güzel bir hayata geçiş yapıyor. Çekirdek hayatından ağaçlık hayatına geçiyor.
Aynen bunun gibi, ölen bir insan da görünüşte toprağa giriyor, çürüyor ama geçekte berzah ve kabir aleminde daha mükemmel bir hayata kavuşuyor.
Beden ile ruh, ampul ile elektrik gibidir. Ampul kırılınca elektrik yok olmuyor ve var olmaya devam ediyor. Biz onu görmesek te inanıyoruz ki, elektrik hala mevcuttur. Aynen bunun gibi, insan ölmekle ruh vücuttan çıkıyor. Fakat var olmaya devam ediyor. Cenab-ı Allah Ruh’a münasip daha güzel bir elbise giydirerek, kabir aleminde yaşamını devam ettiriyor.
Bu sebeple Peygamberimiz, “Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yada Cehennem çukurlarından bir çukurdur.” buyurarak, kabir hayatının varlığını ve nasıl olacağını bize haber veriyor...

Kabirde azap ve nimetin varlığını gösteren birtakım ayet ve hadisler vardır. Bir ayet-i kerimede;
(Öyle bir) ateş ki, onlar sabah akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir. 
اَلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ اَدْخِلُوا اٰلَ فِرْعَوْنَ اَشَدَّ الْعَذَابِ 
MÜ'MİN 46
Buna göre kıyamet kopmadan önce de yani kabirde de azap vardır. Peygamber Efendimiz sav.

Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar. 

يُثَبِّتُ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِى الْاٰخِرَةِ وَيُضِلُّ اللّٰهُ الظَّالِمٖينَ وَيَفْعَلُ اللّٰهُ مَا يَشَاءُ 
İBRAHİM 27
ayetinin kabir nimeti hakkında indiğini açıklamıştır. (Buhârî, Tefsîr,).

Hz. Peygamber sav. diğer bir hadislerinde şöyle buyururlar:

"Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçedir veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur." (Tirmizî, kıyamet, 26).

Başka bir hadiste de şöyle buyurur:

"Ölü mezara konulunca, birine Münker, diğerine Nekir adı verilen siyah mavi iki melek gelir; ölüye derler ki:  Rabbin kim nebin kim?..sorusuna cevaben .. Ben şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur, Muhammed de O'nun kulu ve elçisidir." Bunun üzerine melekler; "Biz senin böyle diyeceğini zaten bilmekte idik", derler. Sonra onun mezarını yetmiş arşın genişletirler. Daha sonra bu ölünün mezarı ışıklandırılır ve aydınlatılır. Daha sonra melekler ölüye: "Yat ve uyu " derler. O da; "Aileme gidin de durumu haber verin" der. Melekler ona; "Zifafa giren ve sadece en çok sevdiği kişi tarafından uyandırılan şahıs gibi, mahşer gününe kadar sen uyumana devam et." derler." 

"Eğer ölü münâfık olursa, melekler şöyle der: "Şu Muhammed sav. denilen zat hakkında ne dersin?" Münâfık da şöyle cevap verir: "Halkın Muhammed hakkında bir şeyler söylediklerini işitmiş, ben de onlar gibi konuşmuştum. Başka bir şey bilmiyorum." Melekler ona; "Böyle diyeceğini zaten biliyorduk" derler. Daha sonra yere "Bu adamı alabildiğine sıkıştır" diye seslenilir. Yer de sıkıştırmaya başlar. Öyle ki o kimse kemiklerini birbirine geçmiş gibi hisseder. Mahşer gününe kadar bu sıkıntı devam eder." (Tirmizi Cenâiz 70).

Kur'an'da şehitlerin kabir hayatıyla ilgili olarak şöyle buyurulur:

Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar. 
وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذٖينَ قُتِلُوا فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ اَمْوَاتًا بَلْ اَحْيَاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ 
ALİ İMRAN 169


Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz. 
وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ اَمْوَاتٌ بَلْ اَحْيَاءٌ وَلٰكِنْ لَا تَشْعُرُونَ 
BAKARA 154


Kabir azabının yalnız ruha mı, yoksa bedene mi olacağı konusuna gelince:

Ölüm yokluk değildir. Daha güzel bir alemin kapısıdır. Nasıl ki, toprak altına giren bir çekirdek, görünüşte ölüyor, çürüyor ve yok oluyor. Fakat gerçekte daha güzel bir hayata geçiş yapıyor. Çekirdek hayatından ağaçlık hayatına geçiyor.

Aynen bunun gibi, ölen bir insan da görünüşte toprağa giriyor, çürüyor ama geçekte berzah ve kabir aleminde daha mükemmel bir hayata kavuşuyor.

Beden ile ruh, ampul ile elektrik gibidir. Ampul kırılınca elektrik yok olmuyor ve var olmaya devam ediyor. Biz onu görmesek de inanıyoruz ki, elektrik hala mevcuttur. Aynen bunun gibi, insan ölmekle ruh vücuttan çıkıyor. Fakat var olmaya devam ediyor. Cenab-ı Allah ruh’a münasip daha güzel bir elbise giydirerek, kabir aleminde yaşamını devam ettiriyor. Ruh, mükafatı veya cezayı bu yeni giydiği elbise ile görecektir.

Bu sebeple Peygamberimiz sav.

“Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yada Cehennem çukurlarından bir çukurdur.” 

buyurarak, kabir hayatının varlığını ve nasıl olacağını bize haber veriyor.

İmanlı bir insan iyileşmeyen bir hastalıktan ölürse şehittir. Böyle şehitlere manevi şehit diyoruz. Şehitler ise kabir hayatında serbest dolaşırlar. Kendilerinin öldüğünü bilmezler. Sanki yaşadıklarını zannederler. Sadece daha mükemmel bir hayat yaşadıklarını bilirler. 

Peygamberimiz sav.
“Şehit ölüm acısını hissetmez.” buyurur.

Kur’an-ı Kerim de şehitlerin ölmediği bildirilir. Yani kendilerinin öldüğünün farkında değillerdir. Mesela iki adam düşünün. Rüyada çok güzel bir bahçede beraber bulunuyorlar. Biri rüya olduğunu bilir; diğeri ise rüya olduğunun farkında değil. Hangisi daha mükemmel lezzet alır? Elbetteki rüya olduğunu bilmeyen. Rüya olduğunu bilen, "şimdi uyanırsam şu lezzet kaçacak" diye düşünür. Diğeri ise tam ve gerçek lezzet alır.

İşte normal ölüler, öldüklerinin farkında olduğu için lezzetleri eksiktir. Halbuki şehitler öldüklerini bilmediğinden aldıkları lezzet tamdır.

İmanlı ölen ve kabir azabı görmeyen insanların ruhları serbest dolaşır. Bu sebeple pek çok yere gidip gelebilirler. Bir anda çok yerde bulunabilirler. Aramızda dolaşmaları mümkündür. Hatta şehitlerin efendisi Hz. Hamza (ra) pek çok insana yardım bile etmiştir ve halada yardım ettiği insanlar vardır.

Ruhlar aleminden anne karnına gelen insanlar, oradan dünyaya doğarlar. Burada buluşup görüşürler. Aynen bunun gibi bu dünyadaki insanlar da, ölüm ile öbür tarafa doğarlar ve orada dolaşırlar. Nasıl ki buradan öbür tarafa gideni uğurluyoruz. Kabir tarafından da buradan gidenleri karşılayanlar var. İnşallah bizleri de başta Peygamberimiz sav. olmak üzere, bütün sevdiklerimiz orada karşılarlar. Yeter ki bizler Allah’a cc gerçek kul olalım.

Yeni doğan çocuğu burada karşıladığımız gibi, buradan öbür tarafa giden bizleri de inşallah dostlarımız karşılayacaktır. Bunun şartı Allah’a cc iman, O’na ve Peygamberine sav. uymak ve iman ile islam üzere gitmek..

SÜNNET-İ ŞERİFLERDEN MİSVAK KULLANIMI VE FAYDALARI


MİSVAK KULLANIMI VE FAYDALARI


Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetine misvak kullanmayı tavsiye etmiştir. Çünkü misvak;Misvakta silisyum, sapanin, kalsiyum oksalat, kükürt, tanen ve mineral bulunur.


Ağız kokusunu giderir.Her şeyden önce iyi bir antiseptiktir.



Diş çürümelerini önler.


Diş etlerini güçlendirir.


Sürekli kullanımda diş eti kanamalarını bitirir.


Balgamı bertaraf eder.


Ağız kuruluğunu önleyerek akıcı konuşmayı sağlar.


Misvak yağı eklem ağrılarına karşı faydalıdır.


Misvak tohumu mide kuvvetlendiricidir.


Sürekli kullanımda hem sesi hem de cildi güzelleştirme özelliği vardır.


Bir sünnet-i seniyyeyi ihya ettiğimiz için amellerimiz de sevaplarımızı artırır.


Misvak dişlere olduğu kadar ihtiva ettiği kimyevi maddeler dolayısıyla gözler için de faydalı bir ağaçtır.


Uykudan ve namazdan önce muhakkak misvak kullandığını öğrendiğimiz Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetine misvak ile ilgili tavsiyelerini paylaşalım:


Oruç tutanlar sabahları misvak kullansınlar, akşama doğru kullanmasınlar çünkü iftarda iki dudağı kurumuş olan kimsenin kurumuş ağzı kıyamet gününde nur olacaktır.


Ağızlarınız Kur’an’ın geçtiği yollardır. O yolları misvakla temizleyiniz.


Misvak kullanmak için Cebrail’den (as) o kadar çok telkin aldım ki bu mevzuda bir vahiy gönderileceğini zannettim.


Ümmetimi zorlamayacağına inansaydım, onlara her abdest alışlarında misvak kullanmalarını emrederdim.


Hz. Ayşe validemiz (r.anha) şöyle rivayet eder: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) eve girdiği zaman ilk iş olarak dişlerini misvakla temizlerdİ.






ONUR MU? GURUR MU?


ONUR MU? GURUR MU?; İSLAM ÜMMET İ ve PEYGAMBERİNDEKİ!.sav... SEN! YOKSA, ŞEYTANA UYGUN GURURLUMUSUN?


ONUR MU?  GURUR MU?;  İSLAM ÜMMET İ ve PEYGAMBERİNDEKİ!.sav... 

SEN YOKSA ŞEYTANA UYGUN GURURLUMUSUN?
Onur ile gurur arasında milyonlarca km, hatta ışık yılları kadar fark vardır.. Onur bir erdemdir.. Gurur ise beş para etmez..
Gurur ortada büyütülecek sorun yokken abartılması "işin kapris boyutu" hiç çekilmez..
Onur yoksa "sende kaybol hayattan. varlığın hepten zarar.

Her insan onurlu doğar, ancak çok az insan onurlu ölebilir. Temelde toplumun baştacı yaptığı, yücelttiği insan saygınlığını ifade eden onur gibi bir değerin kaybedilmesi acı bir gerçektir.
Onurlu insan olmak dürüst olmayı gerektirir. Dürüstlük çok yönlü bir kavram olmakla birlikte insanın lehindeki veya aleyhindeki her konuda gerçeğin dışına çıkmaması şeklinde ifade edilebilir. Bir insana dürüst denilebilmesi için o insanın önce kendine karşı dürüst olması, daha sonra eşine, çocuklarına, ailesine, topluma karşı dürüst olması gerekir. Ailesine yalan söyleyen, çocuklarının rızkını kumar veya içki masasında harcayan, yaşlı anasının babasının üç beş kuruşunu alabilmek için her türlü numarayı yapan insanlar ya da vatandaşlarda hukuk dışı menfaat sağlayan kamu görevlileri her gün medyada yer almaktadır...

Onurlu insan olmak sadık olmayı gerektirir. 
Onurlu insan olmak farklı koşullarda değişik özelliklere de sahip olmayı gerektirir. Bu nedenle, ilkeli, dürüst ve sadık olmak özellikleri onurlu insanın en önemli sadece birkaç özelliğidir.


ONUR MU? GURUR MU?; 
Gurur şeytanın, Kur'an ahlakına uymadığında insanı ne derece perişan hale getirebildiğinin kanıtıdır. Gururlu bir insanın en belirgin özelliklerinden biri, “büyük olma isteği”dir. Bu şeytani istek, insanın ruhunu ve bedenini perişan hale getirir. Böyle bir insan gösterdiği ahlakın neticesi olarak hayatını azap içinde yaşamaya başlar...

Gururlu kişinin hiç gerçek dostu yoktur. Her konuda kendini büyük gördüğü, asla kendi nefsinden taviz vermediği için bu tip insanlara karşı genelde toplumda bir nefret oluşur. Böyle insanlar gerçek anlamda sevilmezler....
Gururlu bir insanın sinirleri sürekli gergindir. İş hayatında, ev hayatında, arkadaş toplantılarında sürekli olarak büyüklük elde etme gayreti içinde olduğundan hiç hata yapmamaya, bir açık vermemeye dikkat eder. ‘Gururu ezdirmeme’ adı altında gösterilen bu şeytani gayret, çok kısa sürede böyle kişilerin gergin bir kişilik geliştirmelerine neden olur...

Gururlu insan genelde “başkaları ne der?” mantığıyla hareket eder. Allah’ın rızasına uygun hareket etmek varken; “insanlar nasıl karşılar”, “beni küçümserler mi?” mantığıyla hareket ettiği için doğru tavır gösteremez. ..
Gururlu insan hiçbir ortamda rahat, samimi davranamaz. Bu durum tüm davranışlarına da etki eder. Rahat konuşamaz, rahat gülemez, hareketleri doğal değil, yapmacık olur. Tüm bu özellikler onu itici, sevilmeyen bir insan haline getirir... 


ONUR MU?  GURUR MU?; 
Allah cc  insanları Kendisi’ne kulluk etsinler diye yaratmıştır. Fıtratımızı da buna uygun şekilde boyun eğici, mülayim kılmıştır. Bu nedenle her insan sadakate, vefaya, sevgiye, mülayimliğe, mütevazi gönüllülüğe yatkındır, çünkü bunlar fıtratımızda vardır. Bu güzel ahlak özellikleriyle yaşadığımızda hem ruhumuz hem bedenimiz rahat ve huzurlu olur.
 Halbuki insan fıtrat olarak doğallıktan, samimiyetten, canayakınlıktan, rahat gülmekten, rahat konuşmaktan hoşlanır. Ruhu ve bedeni rahat hareket ettiğinde canlı, sağlıklı, dışa dönük olur...


Ona “Allah’tan kork” denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır! 
وَاِذَا قٖيلَ لَهُ اتَّقِ اللّٰهَ اَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالْاِثْمِ فَحَسْبُهُ جَهَنَّمُ وَلَبِئْسَ الْمِهَادُ 
Bakara 206


BUDA ONURSUZ, GURURSUZ VE DİNSİZİN GURUR TAKİBİ ..
ALTINDA YATAN ERMENİ-İSRAİLİN BÖLGEYİ VAFTİZ ETME OYUNU..

Times Deprem zamanında gururlu olmak ölü sayısını artırır

25 EKİM 2011
LONDRA - Van ve Erciş'i vuran depremi İngiliz medyası ilk sayfalarından duyurmaya devam ediyor. Bugünkü başyazılarından birini Van depremine ayıran Times gazetesi, Türkiye'nin komşularından yapılan yardım taleplerini geri çevirmesini eleştirdi.

'Sallantılı mantık' başlıklı yazıda, bir deprem sonrasında zamana karşı yarışın yaşandığına dikkat çekilerek, dış yardımları reddeden Türk hükümetinin kararının 'duyarsızlık' ve 'zalimlik" olduğu iddia edildi.

Böyle zamanlarda gururun bir kenara bırakılması gerektiği belirtilen yazıda, "Türk gururu, erken ilk yardımda kurtulma şansı olabilecek kişilerin kanı ve kırık kemikleri üzerine inşa edilmemeli." ifadeleri dikkat çekti. 1999 Marmara depreminde Yunanistan'dan gelen yardım talebinin kabul edildiğini ve bunun üzerine Yunanistan ile komşuluk ilişkilerinin düzelmeye başladığını hatırlatan gazete, Van depreminin de yardım talebinde bulunan Ermenistan ve İsrail ile ilişkileri düzeltmek için bir vesile olabileceğine vurgu yaptı.

Times, Türkiye'nin hiç kuşkusuz on yıl öncesine nazaran daha modern, müreffeh ve güvenli olduğunu ancak hiçbir ülkenin depremle tek başına rahatlıkla baş edebilecek kadar modern ve kalkınmış olamayacağını savundu.

Bölgesel istikrarın 'dostluk' üzerine şekilleneceği vurgulanan başyazıda, "Türkiye kendisine bunu teklif eden ülkelerle çevrili. Bu sebeple söz konusu yardımları kabul etmeli." tavsiyesinde bulunuldu.


ONUR MU?  GURUR MU?;
İLGİLİ ALINTI SÖZLER..
Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları hiç sevmez. لَا جَرَمَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِرٖينَ  Nahl 23
    Alçak yerde tepecik, kendini dağ sayar. 
Başkalarının gururuna tahammül edemeyişimiz, kendi gururumuzu incittiği içindir.
Birçok kimseler, kendilerinde bulunduğu halde, başkalarında tefahur ve gururu sevmezler.
Büyük ve üstün insanın gururu yoktur ve ağırbaşlıdır. Küçük ise kendini beğenir ve ağırbaşlı değildir. 
Genellikle, bütün büyük yanlışlıkların altında gurur yatar.
Gurur, aslında bir ipotektir; üzerinde bulunduğu insanın kabiliyetinden tenzil edilmelidir ki, o kabiliyetlerin hakiki değeri meydana çıksın.
Gurur insanı mutluluktan uzaklaştırır. Lamartine
Gurur edeni Allah alçaltır, mütevazi gönüllü olanı yükseltir. Hadis-i Şerif
Gurur insanın düşüncesidir; söze dökülen onun pek küçük bir parçasıdır. 
Gurur, kıskançlık ve hırs insanların kalplerini ateşleyen üç ateştir. 
Gururdan doğan hülyalar, bedbahtlıklarımızın yegane kaynağıdır.
Gururumuz olmasaydı, başkalarının gururundan şikayet etmezdik. 
Gururun en güzelinde bile bir suç kokusu vardır.
Küçük işler basit insanları mağrur yapar. 
Malı ile sana karşı kibirlenen adama karşı kibirlenmek, Allah için tevazu sayılır. 
Ne mutlu o insana ki, kendi liyakatinden bahsetmeyecek kadar mağrurdur!.

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.