AYET-İ KERİME

http://emelleri.blogspot.com.tr/2013/06/fakirlige-sebep-olan-seyler.html

29 Nisan 2013 Pazartesi

Ya Ali! Peki bi kalpte dört sevgiyi birden nasıl barındırıyorsun?

Peygamber Efendimiz sav;
-Ey Ali !Allah'ı seviyor musun?

-Evet Ya Rasulallah.
-Ya Peygamberini seviyor musun?
-Evet Ya Rasulallah.
-Peki ya hanımını seviyor musun?
-Onu da seviyorum Ya Rasulallah.
-Peki ya çocuklarını ?
-Onları da seviyorum Ya Rasulallah.
Efendimiz tebessüm eder ve sorar:
-Ya Ali! Peki bi kalpte dört sevgiyi birden nasıl barındırıyorsun?
Hz.Ali bir an duraklar,cevap veremez:
-Ya Rasulallah,biraz mühlet ver düşüneyim,sonra cevap vereyim der."Olur"der 
Hz.Ali'yi düşünceli bir hal alır.
Onu böyle gören Fatıma validemiz:
-Ey Ali !Seni düşünceli gördüm,der.Seni düşündüren şey dünyalıksa o bize yakışmaz.Yok eğer ahiretlikse bana söyle birlikte düşünelim,der.
Hz.Ali Rasulullah'la arasında geçen konuşmayı anlatır. 
Hz.Fatıma:
-Ey Ali ben bunun cevabını sana söyliyim.Nasıl insan bedeninin sağ, sol,ön ve arka gibi yönleri varsa,kalpte öyledir.Git ve babacığıma de ki:
"Allah'ı aklım ve imanımla,Rasulunu ruhumla,zevcemi nefsimle,çocuklarımı şefkatimle seviyorum..."
Hz.Ali gider ve Efendimize bu şekilde bi açıklama yapar.Hz.Peygamber:
"Bu nübüvvet ağacının dalıdır.Vallahi o dal benim bi parçamdır."der.

26 Nisan 2013 Cuma

Uygarlaşacağız diye alkol tüketimini teşvik ettiler.

Başbakan Erdoğan, bugün Yeşilay tarafından düzenlenen alkol politikaları sempozyumunda yaptığı konuşmada devletin yeni alkol politikalarını anlatırken 1920'li yıllarda yapılan bir hataya dikkat çekti ve "Bira milli içki olarak halka sunulmuştur. Halbuki bizim milli içkimiz ayrandır" çıkışını yaptı.
"Uygarlaşacağız diye alkol tüketimini teşvik ettiler. "Tek parti iktidarının tepeden inmeci, dayatmacı çağdaşlaşma zihniyeti yüzünden söz konusu kanun, tümüyle yürürlükten kaldırıldı. 'Çağdaşlaşacağız, modernleşeceğiz, uygarlaşacağız, alafrangalaşacağız' denilerek, adeta taklitçi bir anlayışla alkol tüketimi özendirilmeye ve teşvik edilmeye başlandı. 'Bedeli ne olursa olsun' dediler, 'ölenler öldü kalan sağlar bizimdir' dediler.  alkol teşviki o kadar abartıldı ki; lokantalara afişler asıldı, alkolün faydaları anlatıldı.O dönemde, alkollü içkilere adeta 'halis gıda süsü' verilmek istenmiştir. Dahası, alkollü bir içki olan bira, Cumhuriyet'in ilk yıllarında, yayımlanan bazı kitaplarda, maalesef, 'milli bir halk içkisi' olarak takdim edilmiştir.

Halbuki bizim milli içkimiz ayrandır. O kadar ki, bazı aileler, sağlığa faydalı diye lanse edilen birayı, besleyici olduğu gerekçesiyle ilkokul çağındaki çocuklarına, evlatlarına içirmeye başlamışlardır. Ankara'da, Atatürk Orman Çiftliği'nde, çocuklara, adeta süt gibi, meyve suyu gibi alkolü içkiler içirilmeye başlandığını gösteren fotoğraflar elimizde var. Neyse ki, toplumsal yapı, toplumsal doku, devlet eliyle teşvik edilen alkol tüketimine karşı direnç göstermiş, alkolün çok daha yaygın kullanımının önüne bu sayede geçilebilmiştir.
Sigara paketlerinin üzerinde nasıl uyarılar yer alıyorsa, alkollü içeceklerin de üzerinde bu uyarıların yer alması için çalışmaları başlattık.
Gazetelerdeki alkol reklamları da yakında kaldırılacak. Dedi...
Şimdi bunun üzerinde de çalışıyoruz. Böyle olamaz. Elinde silahıyla vurduğu zaman katil, cezası çok yüksek; ama alkollü olarak vurup öldürdüğünde 'alkollüydü', bundan dolayı ceza hafifletici. Böyle bir mantık olamaz, bunun üzerine gideceğiz. Biliyorum, bazı medya grupları bundan dolayı bana saldıracak. Milletimin sağlığı için varsın bana saldırsınlar'' diye konuştu.

"Demokratik bir hukuk devletinde, bunlar zaten olmaz ve olamaz. Ancak birbirimizin hukukuna saygılı olmak da bir vatandaşlık görevidir. Bunu kimsenin unutmaması lazım. Tam tersine biz, giyim kuşam, yaşam tarzları, haklar ve özgürlükler üzerindeki engelleri, kısıtlamaları kaldırdık. Bundan sonra da herkesin yaşam tarzı, bireysel hak ve özgürlükleri, bizim teminatımız altında olacaktır.

Zaten, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti, hiç kimsenin yaşam tarzına karışamaz, dayatma yapamaz, hatta propaganda yoluyla zararlı alışkanlıkları teşvik edemez. Başta çocuklar olmak üzere, dezavantajlı kesimleri, istismara ve bağımlılığa açık kesimleri korumak da devletin vazifesidir.

Özgürlükler ile istismar arasındaki hassas dengeyi, özgürlükler ile toplum sağlığı arasındaki ince çizgiyi muhafaza etmek zorundayız ve biz sadece bunu yapıyoruz. Gelişmiş ülkeler bununla nasıl mücadele ediyorsa biz de öyle mücadele ediyoruz ve edeceğiz."

25 Nisan 2013 Perşembe

NAFİLE ORUÇ HAKKINDA GENİŞ BİLGİ.

NAFİLE ORUÇ HAKKINDA GENİŞ BİLGİ.
Vahdeddin Küçükoğlu (Notlar) - 18 Haziran 2011 Cumartesi, 16:01

Nafile oruç ve fazileti

Sual: Nafile orucun da sevabı olur mu?
CEVAP
Oruç kazası olmayanın nafile oruç tutması çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir gün nafile oruç tutana kimseye, yeryüzü dolusu altın verilse, o orucun sevabını karşılamaz.) [İbni Neccar]

(Gizleyerek, bir gün nafile oruç tutana, Allahü teâlâ, Cennetini ihsan eder.) [Hatib]
Sual: Ramazandan sonra her ay oruç tutmak isteyen hangi günler tutmalıdır?
CEVAP
Her ay 3 gün oruç tutmak çok iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Her [kameri] ayda, üç gün oruç tutmak, bütün yılı oruçlu geçirmek gibi sevaptır.) [Buhari]

(İbrahim aleyhisselam, her ayda 3 gün oruç tuttu. Allahü teâlâ da ona ömrü boyu oruç tutmuş gibi sevap verdi ve ömür boyu sanki yiyip içmiş gibi kuvvet, zindelik verdi.) [Beyheki]

(Her ay 3 gün oruç tutan, yılın tamamında oruç tutmuş gibi olur.) [Müslim]
(Her ay 3 gün oruç tutanın kalbindeki kin yok olur.) [Bezzar]
(Her ay 3 gün oruç tutanın kalbinin pası temizlenir.) [Nesai]

“Eyyâm-ı biyd” denilen kameri ayların 13, 14 ve 15. günleri de tutmak iyi olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ayda 3 gün oruç tutan, ayın 13, 14 ve 15. günlerinde tutsun!) [Nesai]
(Her ay, eyyâm-ı biyd’de oruç tutan kimse, yılın tamamında oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur.) [Nesai] 
Sual: Zilhicce ayında oruç tutmanın fazileti nedir, hangi günlerde oruç tutmalı?
CEVAP
Kurban bayramının bulunduğu aya Zilhicce denir. Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan ibadetlerin kıymeti çoktur. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç, bir yıl oruç tutmaya, bir gecesini ihya etmek de Kadir gecesini ihya etmeye bedeldir.) [İbni Mace]
(Zilhiccenin ilk on gecesinde yapılan amel için, 700 misli sevap verilir.) [Beyheki]
(Zilhiccenin ilk dokuz gününde oruç tutan, her günü için, helal malından yüz köle azat etmiş veya Allah yolundaki mücahidlere yüz at vermiş veya Kâbe’ye kurban için yüz deve göndermiş gibi sevaba kavuşur.) [R. Nasıhin]
(Bu on günün hayrından mahrum olan kimseye yazıklar olsun! Bilhassa dokuzuncu [Arefe] günü oruçla geçirmelidir! Onda o kadar çok hayır vardır ki, saymakla bitmez.) [T. Gafilin]
(Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutana, her günü için bir yıllık oruç sevabı verilir.) [Ebul Berekat]
(Zilhiccenin ilk on günü fazilette bin güne, Arefe günü ise, on bin güne eşittir.) [Beyheki]
(Allah indinde zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!) [Taberani]
[Tesbih: Sübhanallah,
Tahmid: Elhamdülillah,
Tehlil: La ilahe illallah,

Tekbir: Allahü ekber, demektir.]

İlk on günün kıymeti
Peygamber efendimiz, Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerin, diğer aylarda yapılan amellerden daha kıymetli olduğunu bildirince, Eshab-ı kiram, (Ya Resulallah, Allah yolundaki cihaddan da mı daha kıymetlidir?) dediler. Peygamber efendimiz, cevabında buyurdu ki: (Evet cihaddan da kıymetlidir. Ancak canını, malını esirgemeden harbe gidip şehit olan kimsenin cihadı daha kıymetlidir.) [Buhari]

Ebüdderda hazretleri buyurdu ki:
(Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutmalı, çok sadaka vermeli ve çok dua ve istiğfar etmelidir! Çünkü Muhammed aleyhisselam, (Bu on günün hayır ve bereketinden mahrum kalana yazıklar olsun) buyurdu. Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutanın, ömrü bereketli olur, malı çoğalır, çoluk çocuğu belalardan muhafaza olur, günahları affolur, iyiliklerine kat kat sevap verilir, ölürken kolay can verir, kabri aydınlanır, Mizanda sevabı ağır gelir ve Cennette yüksek derecelere kavuşur.)
[Şir’a]
Bu on gün içinde, bir hasta ziyaret eden, Allahü teâlânın dostları olan kulların hatırını sormuş ve ziyaret etmiş gibi olur. Bu on gün içinde Ehl-i Sünnet’e uygun bir din kitabı okumak çok sevabdır. Din ilmini, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek, kadın erkek herkese farzdır. Çocuklara öğretmek, birinci görevdir.

Sual: Arefe günü oruç tutmanın önemi nedir?
CEVAP
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Arefe günü tutulan oruç, bin gün [nafile] oruca bedeldir.) [Taberani]

(Aşure günü orucu bir yıllık, Arefe günü orucu da, iki yıllık [nafile] oruca bedeldir.) [T.Gafilin]

(Arefede tutulan oruç, iki bin köle azat etmeye, iki bin deve kurban kesmeye ve Allah yolunda cihad için verilen iki bin ata bedeldir.) [T.Gafilin] 
Sual: Receb ve Şaban aylarında oruç tutmanın fazileti nedir?
CEVAP
Receb ayı, hürmet edilmesi gereken dört kıymetli aydan birisidir. Resulullah efendimiz, Receb ayına çok değer verir ve "Ya Rabbi, Receb ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir" diye dua ederdi. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haram aylar, Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharremdir.) [İbni Cerir]
(Haram aylarda Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri oruç tutana iki yıllık ibadet sevabı yazılır.) [Taberani]
(Haram aylarda bir gün oruç tutup bir gün yemek çok faziletlidir.) [Ebu Davud]
(Receb ayında Allahü teâlâya çok istiğfar edin; çünkü Allahü teâlânın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkler vardır ki, ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye]
(Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Recebin hepsini tutmuş gibi sevap verilir.) [Miftah-ül-cenne]

(Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Ya’la]
(Receb büyük bir aydır. Allahü teâlâ bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bir gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allahü teâlâ istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, "Geçmiş günahların af oldu” der. Receb ayında Allahü teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti.) [Taberani]
(Receb ayında, takva üzere bir gün oruç tutana, oruç tutulan günler dile gelip "Ya Rabbi onu mağfiret et" derler.) [Ebu Muhammed]

Şaban ayı
Hazret-i Âişe validemiz buyuruyor ki: (Resulullahın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şabanın tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]

Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim.) [Nesai]

Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizi]
(Şabanda üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennette bir yer hazırlar.) [Ey oğul ilmihali]

Bünyesi zayıf olanın, Şabanın 15 inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir.
Berat gecesi
Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesidir. Yani 14 Şabanın bittiği günün gecesidir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]
 Sual: Aşure günü tutulan oruca kaza diye niyet edince, hastalık vb...sebeple orucu bozmak zorunda kalan kişi, bunun için kaza mı kefaret mi tutmalı?
CEVAP
Kazamız varsa zaten kaza edeceğiz, yoksa nafile olacağı için tekrar tutmak vaciptir.

Sual: Tam olarak kaza borcumu hatırlamıyorum; bu yüzden her nafile orucu tutarken, son kazaya kalan ramazan orucumu tutmaya diye niyet etsem sakıncası olur mu?
CEVAP
Çok iyi olur.

Sual: Nafile orucu sebepsiz bozmak uygun mu?
CEVAP
Nafile orucu, sebepsiz bozmak günahtır. Bozunca kaza etmek de gerekir.

Sual: Bir kişi yiyecek bir şey bulamazsa veya yemek hazırlamaya üşenirse, oruç tutsa caiz olur mu?
CEVAP
Çok iyi olur.

Sual: Şabanın 14. mü, 15. günü mü oruç tutulur?
CEVAP
Onbeşinci günü tutulur.
Nevruz günü oruç
Sual: Nevruz günü oruç tutmak mekruh olduğuna göre, her Pazartesi veya Perşembe günü oruç tutmayı âdet edinen, Nevruz günü bu günlere denk gelirse, yine oruç tutsa, mekruh olur mu?
CEVAP
Hayır, mekruh olmaz.

Sual: Savm-ı davud, yani bir gün yiyip bir oruç tutmak cumartesi ve mekruh güne denk gelse caiz mi?
CEVAP
Mahzuru olmaz. En faziletli oruçtur.
Sual: Sükut orucu var mı?
CEVAP
Yoktur.

Sual: İmsak vaktinden sonra, nafile oruca niyet edip, dahveden önce, oruç tutmaktan vazgeçenin, bu orucu kaza etmesi vacip olur mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Şabanın 15. günü, cumartesiye gelse, sadece bu gün oruç tutulur mu?
CEVAP
Bir gün öncesi ile veya bir gün sonrası ile tutulmalıdır.

Sual: Sadece cumartesi günleri oruç tutmakta mahzur var mı?
CEVAP
Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Farz olan Ramazan orucu hariç, yalnız Cumartesi günü tek olarak oruç tutmayın!) [Ebu Davud, Tirmizî, Nesai, Hâkim]

Bunun sebebi bildirilmiyor. Cumartesi Yahudilerin önemli bir günüdür. Onlara benzememek için olabilir. Başka hikmetleri de olabilir. Ne bildirilmişse ona uymalıdır.

Sual: Kaza orucu olmayanın, tuttuğu kaza orucu nafile mi olur?
CEVAP
Evet.

Sual: Bir olay için, mesela sınav vb...ya da korktuğumuz bir yere giderken veya korktuğumuz bir olayın sonucunun hayırlı olması niyetiyle nafile oruçlu olmanın fazileti hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Oruçlu olmak, abdestli olmak, zikretmek elbette faydalıdır. Kaza borcunuz olmasa bile, oruca niyet ederken, kazaya niyet etmek daha uygundur.

Sual: Hadis-i şerifte (Şevval ayında da 6 gün oruç tutan, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur) buyuruluyor. Yani bir anlamda kabul olunmuş, hakiki tevbe-i nasuh gibi oluyor mu?
CEVAP
Hayır tevbe gibi olmaz. Tevbe pişman olup günahları terk etmektir. Yani artık bir daha günah işlememek demektir. Şevvalde 6 gün oruç tutanın böyle bir niyeti yok. O yine günahlarına devam edecek, sadece oruç tutmakla sevap işliyor, sevabı kadar günahı affoluyor. Sonra bu günahlar büyük günahlar için değil, küçük günahlar içindir. Büyük günahları, insan ve hayvan hakları kendisine veya vârislerine ödenmedikçe günahları affedilmez. Nafile ibadetin sevabına kavuşabilmek için imanda ve farzlarda kusurlu olmamak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek ve o işi ibadet olarak yapmaya niyet etmek şarttır. Abdest alanın da bütün günahları affolur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Abdest alan bütün günahlardan temizlenmiş olur.) [Müslim]
Bu da aynen Şevvaldeki oruç gibidir. Küçük günahlardan temizlenmiş olur.

Sual: Oruç tutarken bir davete gidilince, orucu bozmak günah mıdır?
CEVAP
Davete gidilince, Ramazan, kaza ve kefaret oruçları bozulmaz. Sadece nafile oruçlar bozulabilir. (Mevkufat)

Nafile oruç tutarken uygun bir davete gidilince, orucu bozmak günah değildir. Bir mümin arkadaşı sevindirmek ve onu üzmemek için davetine gidilir. Davete gidip de orucunu bozmayan bir kimseye Peygamber efendimiz, (Arkadaşın senin için bu kadar külfete girdiği halde, sen hâlâ “Oruçluyum” diyorsun. Şimdi ye, sonra yerine bir gün tutarsın) buyurdu. (Dare Kutni)

Yine buyurdu ki:
(Davete giden, Ramazan, kaza ve adak orucu değilse, [nafile ise] orucunu bozsun!) [Taberani]
(Din kardeşinin hatırı için nafile orucu bozana, bin günlük oruç sevabı yazılır. Bu orucu kaza edince de iki bin günlük sevap yazılır.) [Şir’a]

Öğleden sonra, bir zaruret olmadıkça, nafile orucu bozmamalıdır! Hadis-i şerifte, (Nafile oruç tutan kimse, öğleye kadar muhayyerdir) buyuruldu. (Taberani)

Sual: Cuma günü kaza orucu tutmak mekruh mu?
CEVAP
Cuma günü nafile oruç tutmak müstehaptır. Yani mahzuru olmaz. Kaza orucu tutmak da böyledir. Bazı âlimler Cuma günü tek başına nafile oruç tutmak mekruh dediği için, bütün âlimlere uymak gayesiyle yalnız Cuma günü oruç tutmamak daha uygun olur. Bir ihtiyaçtan dolayı tutulursa mekruh olmaz.

Oruçlu olduğunu söylemek
Sual: (Nafile oruç tutarken, sorana oruçlu olduğunu söyleyince riya olur, orucun sevabı gider) deniyor. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Riya için, gösteriş için tutulmuyorsa, riya olmaz ve orucun sevabı gitmez. Nafile ibadetleri gizli yapmak iyi olur. Mecbur kalmadıkça açıklamamalı. Sadakayı gizli vermeli, nafile namazları da gizli kılmaya çalışmalı, ama gösterilmesinde fayda varsa, başkalarını teşvik edecekse, o zaman açıktan yapmak daha iyi olur. Allah rızası için yapınca, insanlar görse de mahzuru olmaz.

Başlanılan ibadeti bozmak
Sual: Sitenizde, (Nafile namaz kılarken veya nafile oruç tutarken bir mazeretle veya mazeretsiz namazını veya orucunu bozan kimsenin, bunları kaza etmesi vacibdir; çünkü nafileye başlanınca, bunu tamamlamak vacib olur) deniyor. Bu, (Nafile oruç tutan kimse, öğleye kadar muhayyerdir) hadisiyle çelişkili değil mi? Eğer nafile orucu bozmakta kişi muhayyerse, (Başladığı ibadeti tamamlaması vacib olur) ifadesi yanlıştır. Çünkü muhayyer olan işi yapmamak niye günah olsun ki? Eğer başlanılan nafile bir ibadeti tamamlamak vacib ise, hadis-i şerifteki muhayyerlikten kasıt nedir?
CEVAP
Hadis-i şerifin açıklamasını, fıkıh kitaplarından öğrenmemiz gerekir. Kendimiz mânâ verirsek yanlış olur. Fıkıh kitaplarında deniyor ki: Bozulan nafileleri tekrar kılmak vacib, bozulan farzları tekrar kılmak farzdır. Özürsüz bozmak ise haramdır. (Uyun-ül-besair)

İhtiyaç olunca, orucu bozmak caiz olur. Bir ibadete başlayınca, bunu özür olmadan bozmak haramdır. Farz olan orucu bozmak için sekiz özür vardır:
1- Hastalık,
2- Sefere çıkmak,
3- İkrah yani zalimin zorlaması,
4- Kadının hamile olması,
5- Çocuk emzirmek,
6- Açlık [dayanılamayacak derecede],
7- Susuzluk [dayanılamayacak derecede],
8- İhtiyarlık. (Bahr-ür-raık)
 Bu özürlerden biri varsa, oruç tutmamayı mubah kılıyor. Bu özürleri olmasına rağmen, oruç tutabilen yine tutar.

Seferilik hakkında bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Seferde Ramazan orucunu tutan, mukimken oruç yiyen gibidir.) [Nesai]

Hâlbuki mukimken oruç yemek büyük günahtır. Hadis-i şerifler şartsız bildirilince şartlarının olduğu anlaşılır. Seferde sıkıntılı bir durum varsa, ibadetlerini ve işlerini aksatacaksa oruç tutmaması tavsiye ediliyor. Seferde rahatsa, oruç tutması iyi olur. Onun için bir hadis-i şerifin açıklaması olmadan hüküm vermemelidir.

Nafile oruç, mazeretli veya mazeretsiz bozulursa, kazası vacib olur. Bir kadın namaz kılarken ve oruçluyken hayzı başlasa, namazını ve orucunu bırakır. Nafile namazla, nafile orucu, kaza etmek vacibdir. Eğer, farz namaza niyet ettikten sonra hayz başlasa, namazı kaza etmez. Çünkü farz namazı affedilmiştir. (Redd-ül-muhtar)
 Nafile oruçta niyetin son vakti, öğleye bir saat kadar kaladır. O vakte kadar bir şey yiyip içmemiş olan kimse, öğleye bir saat kala niyet edip oruç tutabilir. Yahut vazgeçip tutmayabilir. Yani bu işte muhayyerdir. Niyet etme vakti geçtikten sonra, artık mazeretsiz orucunu bozamaz. Nafile oruç için mazeretler, misafirliğe gitmek, misafirin gelmesi veya oruç bozmayı gerektiren diğer sebeplerdir. Böyle sebeplerle de, niyetli orucu bozunca, kaza etmek vacib olur.

24 Nisan 2013 Çarşamba

ZİNA, FUHUŞ, İSLAM AHLAKININ YADA HAYATIMIZIN NERESİNDE


  • Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. 

وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنٰى اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاءَ سَبٖيلًا   İsra 32


 Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz! 
وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَائِهِنَّ اَوْ اٰبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعٖينَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذٖينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفٖينَ مِنْ زٖينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللّٰهِ جَمٖيعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ Nur 31
 (Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.” 
قُلْ تَعَالَوْا اَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ اَلَّا تُشْرِكُوا بِهٖ شَيْپًا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَلَا تَقْتُلُوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتٖى حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّ ذٰلِكُمْ وَصّٰیكُمْ بِهٖ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ  Enam 151
Buradaki yaklaşmayın demek, zinaya götürecek sebeplerden, hareket ve işlerden sakının, yabancı kadınları düşünmeyin, onlarla konuşmayın, onların seslerini dinlemeyin, onlara bakmayın, onlarla tokalaşmayın demektir. 

Hadis-i şerifler ve ulema ittifakı sözler:


  • Allah indinde zinadan büyük günah yoktur.
  • Sizin için en çok korktuğum şey zinadır.
  • Zina etmeyin, kadınlarınızın cazibesi [güzelliği, çekiciliği, albenisi] ve sevgisi gider, soğukluk başlar.
  • Rüyamda, heladaki necaset gibi pis kokan kimseler gördüm. Sonradan bunların zina edenler olduğunu öğrendim.
  • Zina fakirliğe yol açar.
  • Gençliğini zinadan koruyan [mümin] Cennete girer.
  • Bir kadın, beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocası ile iyi geçinirse, dilediği kapıdan Cennete girer.
  • Bir yerde, zina ve riba çoğalırsa, o yerin halkı, belaya maruz kalır.
  • Zinaya devam eden, putperest gibidir.
  • Zina edenin yüzü Cehennemde ateşle yanar.
  • Yedi kat gök ve yer, zina eden ihtiyarlara devamlı lanet eder.
  • Zina edenlerin avretlerinin kokusu, bütün Cehennem halkına eza verir.
  • Kötü kadınlar, çoğalıp, zina toplum içinde yayılırsa, halk, daha önce görülmemiş bulaşıcı hastalıklara maruz kalır
  • Bir kötü  kadının  kötülüğü  bin erkeğin fücuru gibi ve bir iyi kadının iyiliği, yetmiş sıddıkın iyiliği gibidir.
  • Namusunuzu koruyun, zina etmeyin! Namusunu koruyana Cennet vardır.
  • Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşayın ve iffetli olun!
  • Onun bunun karısını, kızını ayartan bizden değildir.
  • Zina eden, aynı şeye maruz kalır.
  • "Çalma elin kapısını, çalarlar kapını", "Eden bulur" denmiştir.
  • Göz zinası: Kadına, şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp, Cehenneme atılır.
  • Azab-ı İlahiden korkarak, başını yabancı kadından çevirene, Allahü teâlâ ibadetin tadını duyurur.
  • Harama bakmayan gözler, Cehennem ateşi görmez.
  • Komşu kadına, arkadaş hanımına şehvet ile bakmak, yabancı kadına bakmaktan on kat daha günahtır. Evli kadınlara bakmak, kızlara bakmaktan bin kat daha günahtır. Zina günahları da böyledir.
  • Avret yerini açana, başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!
  • Kadının yüzünden ve iki eli ayasından başka bütün bedeni avrettir.
  • Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allahü teâlâya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helâl olmayan bir kadına dokunmasından daha hafif kalır.


  • Hazret-i Âişe validemiz buyurdu ki: 

Peygamber efendimiz, sav kendisine helâl olan kadınlardan başka, hiçbir kadınla tokalaşmadı.

  • Kadınların, Kur'an-ı kerim, mevlid, ilahi okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları haramdır.
  • Gözlerin zinası harama bakmak, kulakların zinası müstehcen söz dinlemek, dilin zinası fuhuş konuşmak, ellerin zinası namahremi tutmak, ayakların zinası günah olan yerlere gitmektir.
  • Koku sürünüp dışarı çıkan ve kokusunu duyurmak için bir topluluğun yanından geçen kadına ve ona bakana [onu koklayana] zina günahı yazılır.

19 Nisan 2013 Cuma

DEYYUS: kadının iffetsizliğine göz yuman....

Türk Dil Kurumunun sözlügünde; "Karısının veya kendisine çok yakın bir kadının iffetsizliğine göz yuman kimse"
anlamında sövgü sözü, diye tanımlanır.
Deyyûs Arapça bir kelime olup, karısının ve yakınlarının namuslarına halel getirecek davranışlarına karşı gayret (kıskanma) duymayan, onların ırzlarını sakınmayan kimse demektir. Bu kelimenin Süryânice'den Arapçaya geçtiği de söylenmiştir..
Devellioğlu; karısının namussuzluğuna gözyuman ve katlanan kimse, kurusak, diye anlatır. 
Kâmus'a göre: "Bî-gayret'u namus, kaltaban ve kurumsağa denûr".
Lisânül'arap'ta; kelimenin aslının yumuşatma, zelil kılma anlamına geldiği söylendikten sonra "deyyûs"un terim olarak, kendi ehli (karısı ve yakınları) için "kavvâd"lık yapan, yani başkalarının onlarla buluşmasına aracılık eden ve ehlini kıskanmayan kimse olduğu anlatılır: "Deyyûs" ve "deybûs" gözü önünde başka erkeklerin mahremlerinin yanına girdiği kimsedir. Bu tavırla o, sanki nefsine bunu yumuşatmış, ikna etmiş ve onu zelil kılmış demektir. Yani kelimenin aslıyla irtibatı budur.
 Ne bu kelime, ne de bundan türetilmiş başka bir kelime Kur'ân-ı Kerimde geçmez. Hadîslerde ise pek az rastlanır. Nesâî ve Ahmed'de geçen bir hadîste şöyle buyrulur: "Üç kimse vardır ki, Kıyâmet günü Allah onların tarafına bakmaz; Anne-Babasına âsî olan çocuk, erkeğe benzemeye çalışan kadın ve deyyûs"
Ibnü'1-Esîr de yukarıda verdiğimiz kaynakta: "Cennet deyyûsa haram kılınmıştır." anlamında bir hadîs nakleder: Aynı hadîs Lisânü'1 Arab'ın yine işaret edilen maddesinde de vardır. Bu tariflerden sonra "deyyûs" kelimesinin "kavvâd" ile es anlamlı olarak, çok ağır bir manaya gelen büyük bir hakaret sözü olduğu, ehlini bizzat namussuzluğa iten veya gitmelerine göz yuman anlamı taşıdığı anlaşılmış oldu. 
Binaenaleyh, karısını, kızını kapatmayan, eğer bunu bizzat isteyerek yapıyorsa, günah işliyor olmakla beraber, deyyûs değildir. Bu ayrı bir günahtır, deyyûsluk ise ayrı bir şeydir. Karısını, kızını açmakla beraber, deyyûsluk yapmayan birisine deyûs ya da kavvâd diyen, Islâm ceza hukukuna göre ta'zir cezasıyla, belki de "hadd-i kazıf" ile cezalandırilir. 

18 Nisan 2013 Perşembe

Süleyman Hilmi Tunahan ra.


Bulgaristan'ın Silistre şehrinin bir köyü olan Ferhatlar'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Silistre'de yaptıktan sonra medrese tahsili için İstanbul'a geldi.Nakşibendiye Silsile-i saadat büyüklerinden olup otuzüçüncü ve son halkası olarak sevenleri tarafından kabul edilir. İstanbul'da Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı olarak Selatin camileri adıyla bilinen, aralarında Sirkeci'de bulunan Yeni Camii, Fatih semtine bağlı olan Şehzade Camii gibi dini mekanlarda görev yaptı. Vefatından önce Sultan Ahmet Camii'nde görevliydi.

Süleyman Hilmi Tunahan, 1924 ile 1959 arası Kur'an-ı Kerîm okutmak için İstanbul'da Osmanlı sisteminde Medrese adı verilen özel okulunda kendi geliştirdiği eğitim sistemi ile çok sayıda öğrenci okuttu. Bu medreseler mevcut Cumhuriyet dönemi yasalarına aykırı olduğu için eğitim faaliyetleri gizlilik içinde yürütüldü. Süleyman Hilmi Tunahan, Süleymancılık akımını kesin bir dille reddetmiştir. Süleyman Efendi, 1959 yılında devletin bir memuru olarak vefatından sonra da uzun bir dönem bu eğitim faaliyetleri gizli kalmıştır.

Tunahan, 1924 yılında Tevhidi Tedrisat Kanununun çıkması üzerine merkezi İstanbul'da bulunan MÜDERRİSİİN CEMİYETİ'ne mensup 500 civarında din adamını acilen toplantıya çağırdı.Kendisi o tarihte bu cemiyetin idare heyeti azası ve Katib-i Umumisi ( Genel Sekreter) idi.Tunahan burada yaptığı tarihi konuşmasında,dinin devamının kendi ellerinde olduğunu, her birinin 2 öğrenci yetiştirmesi halinde 2 nesil daha dinin unutulmayacağını anlattı.. Aynı toplantı sonunda resmi makamlara gönderdiği bir telgrafta "Biz aşağıda isim ve imzaları bulunan dersiamlar hiçbir ücret talep etmeden Müslüman çocuklarından arzu edenlere din dersi vermeye hazırız" diyerek izin istedi, ancak resmi makamların "Memlekette Tevhid-i Tedrisat Kanunu yürürlüktedir. Hilafına hareket şiddetle ceza-i müstelzimdir" cevabı üzerine kendisi ve birkaç dersiam dışında din adamlarının tamamı geri adım attılar. Okutmaya talebe bulamayıp kendi kızlarını okutarak başlamış, daha sonra birer ikişer talebeleri artmıştır. Kur'an-ı Kerîm dersleri gizlilik içinde, izbe ve soğuk mekânlarda şehir içi taksi yolculuklarında, tren kompartımanlarında yürütülmüştür. İç ve dış siyaset ile yakından ilgilenen Tunahan 2.Dünya Savaşında Almanya'yı destekledi.Hitler ordularındaki müslüman birliklerin kumandanlarından Özbek asıllı Nureddin Namangani savaş sonrası Türkiye'ye gelmiş ve Tunahan'ın talebeleri arasına katılmıştı. Daha 30 yaşındayken profesör unvanı alan Süleyman Hilmi Tunahan, aynı zamanda hukuk fakültesini yüksek dereceyle bitirmiştir. Çok sayıda Kur’an kursu hocası, vaiz ve müftü yetiştirmiştir. Tunahan’ın en önemli eseri Kur'an-ı Kerîm okumayı kısa zamanda öğreten “Elif Cüzü”dür. Kendisi kitap yazmaktan çok kitapları yaşayacak ayaklı kitap yetiştirmeyi uygun görmüştür. 1970 yılında dönemin hükümeti tarafından öğrencilerinin oluşturduğu grupların çalışmaları serbest bırakılarak okulları resmen tanındı.
1939 senesinde ilk defa tevkif edilerek, birinci şubenin tabutluklarında işkence ve hakaretle dolu günler geçirdi. Ama o, talebe yetiştirmekten, bulabildiği istidatlara Kur'an'ın ruhunu nakşetmekten geri durmadı. Aradan çok geçmeden yeniden tevkif edildi. Yine sorgular, hapisler, çileler ve işkenceler...

Demokrat Parti iktidarıyla Kur'an hizmetleri bir nebze rahatladı. 1951 senesinde ilk düzenli Kur'an öğretimini Çamlıca'da başlatan Süleyman Efendi Hazretleri ilk resmi Kur'an kursunu da 1952 senesinde açtı. 1956'da Fransızlara karşı mücadele eden Cezayir Müslümanları için dua istediğinden dolayı defalarca karakollara çağırılıp sorgulandı. 1957'de Kütahya'da tevkif edilerek hapse atıldı. İki ay kadar süren hapis hayatının ardından, idamla yargılandığı davadan beraat etti.

16 Eylül 1959 tarihinde İstanbul Kısıklı'daki evinde, uğruna bütün ömrünü verdiği Rabb'ine yürüdü.

Bugün sayısız Kur'an hadimine mürşitlik yapan bu büyük insan dünyanın dört bir yanında ışıldayan Kur'an müesseseleri sayesinde kemâlat arşında her gün bir basamak daha yükselmekte ve manevî hizmetine devam etmektedir. Bu büyük insanın kabri Karacaahmet Kabristan'ında dır.

14 Nisan 2013 Pazar

İBADET NEDİR?


MÜSLÜMAN'A GÖRE İBADET NEDİR?

İbadet Allah'a cc karşı gösterilen İtaat, Teslimiyet saygı, tazim ve hürmet demektir. KUL olmaktır. İnsan sadece Allah'ın cc kulu olduğunu idrak eder, yalnız ona ibadet eder ve yalnız ondan yardım isterse dünya ve ahiret saadetine kavuşur. İbadet, Allah'ın cc
emirlerini yerine getirmek, yasakladığı bütün haramlardan uzaklaşmak manasındadır. Bu, Allah cc için cihad etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, yahut kafirlere benzememek, içkiden, kumardan ve diğer kötülüklerden uzaklaşmak yani münafık, fsık.. olmamak gibi neticeler doğurur.

Insanlar Allah'a cc kulluk görevlerini yerine getirmek ve O'nun yüceliğine sarılmakla huzur bulurlar. Çekilen bela, sıkıntı ve müsibetler ibadet sayesinde hafifler. Zaten mümin her türlü iyiliğin ve her türlü kötülüğün Allah'ın cc yaratmasıyla doğduğunu, yine her türlü nimetin insana Allah cc tarafından ihsan edildiğini bilerek ve Allah'a, cc onun gösterdigi şekilde sabırla ibadet eder. Bu ibadet Allah'a cc şükranın ve verdiği nimetlere hamd etmenin tezahürüdür.

Allah'a cc kulluk, yaratılışın tek gayesidir. Zira yüce Allah cc cinleri ve insanları ancak kendisine kulluk etsinler diye yarattığını bildirmiştir. Ayrıca içinde yaşadığımız dünya, ölüm ve hayat yine insanların bu kulluk görevlerini nasıl yapacakları belli olsun diye var edilmiştir.

Ibadet Allah'ın cc emri olduğu için onlardan vazgeçmek veya onları yerine getirmemek günahtır. inkarı küfürdür Mükellef olan herkes sınırları İslamda belirtilmiş çeşitli ibadetlerle yükümlüdür.
Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.” وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونٖى اَسْتَجِبْ لَكُمْ اِنَّ الَّذٖينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتٖى سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرٖينَ MÜ'MİN 60

12 Nisan 2013 Cuma

İŞİNİ BÖYLE BECEREMEYENİ İŞ VEREN TUTARMI?

Cuma Mü'min ler camide cemaatle namaza gider.
Bizde abdesti kuşandık evden camiye yol aldık, yolda cadde, sokak insan kaynıyor. boy, yaş, cinsiyet, çalışan, gezen, esnaf, eğlence yerleri usulünce dolu.
Camiye gelmesi farz, müslüman olduğunu söyleyen mahallemin 40 yıldır geçmişimle tanıdığım kadarıyla insanlarının tahminen 1/20 sini ancak camide gördüm, çünkü caminin kapasitesi  bu kadar aynı cami bayramda cadde sokak kuran kursu yemekhane kısaca her yer doluyor şimdiki cemaat yinede 1/10 kadar ancak var tahmin.
Saflar kalabalığa rağmen usulünde mi? boş bir yere yaklaştım adam bağdaş kurmuş oturuyor iki yanına yarışar insan sığar, oturmak istedim israrla adam zorla azıcık kaydı ben sığdım. Hoca güzel vaaz ediyor, onu dinlemiyor gösterircesine tesbih elinde etrafı döne döne izliyor.
Sünnet için kalktık yer açıldı arkadan bir kişi daha boşluğu doldurdu, derken farz'a durduk cep telefonunda şeytanı memnun edecek bir tür müzik fatihayı hoca bitirene kadar çaldı adam kendi keyfiyetine telefonu kapatmadı, fakat diğer biri ikkere telefon kapatacak kadar elleri meşgul ki ne meşgale. Farz bitti cami karıştı yarıdan çoğu yarışıcasına hücum ile kapıya yöneldi, biz son sünnete niyet ettikte diğer bir öksürdü, pıskırdı camiye tazyikli bir şeyler yayarcasına selamdan sonra biz zuhre-i ahir için kıyama durduk faka bu adam burnun elindeki mazemeye sümkürmeye başladı bir-iki çıkaramadıklarına arada parmağını sokarak çalışmayı sürdürdü. Derken son sünneti kıldık camide nerdeyse boşalmıştı, duaya sıra gelmişti yine bir diğeri tekbir alıp namaza durdu herkese rağmen farklı hareket herkes ona bakmadan edemiyordu duaya ihtiyacımı yoktu duaya toplu el açanlara muhalefet miydi? 
BU İNSANLAR CAMİ CEMAAT ADABINA UYGUN KENDİNİ HAZIRLIYAMAZMIYDI? İŞİNİ BÖYLE BECEREMEYENİ İŞ VEREN TUTARMI? İBADETTE NASIL AVUNURKİ..
  

10 Nisan 2013 Çarşamba

Selam olsun Nuh a.s ile gemiye binenlere:

Selam olsun Nuh a.s ile birlikte olan,gemiye binenlere:

Ona denildi ki: “Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden) in. Daha birtakım ümmetler de olacak ki, biz onları (dünyada) yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak.” 
قٖيلَ يَا نُوحُ اهْبِطْ بِسَلَامٍ مِنَّا وَبَرَكَاتٍ عَلَيْكَ وَعَلٰى اُمَمٍ مِمَّنْ مَعَكَ وَاُمَمٌ سَنُمَتِّعُهُمْ ثُمَّ يَمَسُّهُمْ مِنَّا عَذَابٌ اَلٖيمٌ  Hud-48

9 Nisan 2013 Salı

YANLIŞ YERLERİNİ DÜZELTECEKLER Mİ? SANSÜRLENECEK Mİ?

“Muhteşem Yüzyıl”ın yapımcısı Timur Savcı’nın bir aydır Amerikan Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde tedavi gören kardeşi Şule Savcı Damyan hayatını kaybetti.
Grip olup hastaneye yattı ama kurtarılamadı...
ALLAH'DAN cc GELDİK VE ONA DÖNECEĞİZ!
BU DÜNYADA SENARYOSU DİZİ OLDU DA, İTİRAZ EDENLERDE OLDU ATALARIMIZA İFTİRA ATILIYOR DİYE. 
HAZIR BÖYLE SICAK BİR BAĞLANTI, İLETİŞİM KURULMUŞKEN, SENARYODAKİ FAİLLERE NASIL YAŞADIKLARINI HABER ALIP DİZİ'NİN YANLIŞ YERLERİNİ DÜZELTECEKLER Mİ? SANSÜRLENECEK Mİ?
AMALİNİ ÖLDÜKTEN SONRA KENDİMİZİ CEHEN- NEMDEN KURTARACAK ŞEKİLDE YAPMALIYIZ.

7 Nisan 2013 Pazar

MÜZİK HARAM SA!

HANGI ŞARKI VE MÜZİĞİN HARAM OLDUĞUNU BİLDİREN DELİLLER
İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır. 
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَرٖى لَهْوَ الْحَدٖيثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا اُولٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهٖينٌ LOKMAN 6
Abdullah b.Abbas radıyallahu anh ise:
“Ayet şarkı ve benzerleri hakkında indi “demiştir.
Allah, şöyle dedi: “Çekil, git.” Onlardan kim sana uyarsa, kuşkusuz cehennem tam bir karşılık olarak hepinizin cezası olacaktır.” 
قَالَ اذْهَبْ فَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَاِنَّ جَهَنَّمَ جَزَاؤُكُمْ جَزَاءً مَوْفُورًا İSRÂ 63
 “(Haydi) onlardan gücünün yettiğinin ayağını çağrınla kaydır. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü. Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun.” Hâlbuki şeytan onlara aldatmadan başka bir şey va’detmez. 
وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَاَجْلِبْ عَلَيْهِمْ بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِى الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِ وَعِدْهُمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُورًا İSRÂ 64
İmam İbnu’l-Kayyim ALLAH ona rahmet etsin bu ayet hakkında şunları söylemiştir.
“ Şeytanın sesi Ademoğullarını rahatsız eder. O Allah’a itaat dışındaki her türlü sestir. Onu emrettiği ve onu beğendiği için, şeytana nisbet edilmiştir.yok sa bizzat şeytanın sesi değildir. Şarkı Sesi, Ölü için feryat etme, üflemeli, telli ve başka bütün çalgıların sesleri,Ademoğullarının canını sıkan, onları basitleştiren ve rahatsız eden şeytanın seslerindendir.
Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyudu;
“Ümmetim arasında, zina yapmayı, ipekli elbiseler giymeyi, şarap içmeyi, çalgı aletlerini çalmayı helal sayan kimseler olacak” 
Bu Hadis, şarkı ve müziğin haram kılındığı konusunda delaleti kesin açık bir nastır.
Abdullah B. Ömer (R.A.); Şarkı söyleyen  bir cariyeye rastladı ve şöyle dedi;
“ Şeytan birisini bırakacak olsaydı bunu bırakırdı”
“el-Lecnetu’d Daime Li’l Buhusi’l ilmiye ve’l-ifta” ilim heyeti aşağıdaki soruyu şöyle cevaplandırdı:
Soru: Daha önce şarkı dinlemenin hükmünü sorduk. Biz müstehcen şarkıları dinlemenin haram olduğu cevabını verdiniz. Öyle olunca bildiğiniz gibi radyo veya televizyonda devamlı çalgı eşliğinde söylenen dini, milli şarkılarla çocuk ve doğum günü şarkılarının hükmü nedir?
Cevap: “Çalgı kesinlikle haramdır. Dini ve milli şarkıları çalgı eşliğinde olduğundan haramdır. Doğum günleri ise bid’attir. Onlarda bulunmak ve onlara katılmak haramdır..

5 Nisan 2013 Cuma

YAPTIĞIN İŞİ SADAKA DÜŞÜNSEN!

                       SADAKA DOĞRU ANLAŞILMALI

Yapılan herhangi bir yardım veya iyiliğin sadaka sayılabilmesi için şu üç özelliğin birlikte bulunması gerekmektedir.
     Allah rızası için yapılmalıdır,
     Özellikle fakir ve ihtiyacı olan kişilere yapılmalıdır,
     Karşılıksız olarak yapılmalıdır.
Bu üç şart birlikte gerçekleşmezse verilen şey sadaka olarak değer kazanmaz.
Hz. Peygamber'in sadaka hakkındaki görüşleri nelerdir?
Hz. Peygamber sadaka ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: "Güneşin doğduğu her yeni günde kişiye, her bir mafsalı için bir sadaka vermesi gerekir. İki kişi arasında adalet yapman bir sadakadır. Kişiye hayvanını yüklerken yardım etmen, bir sadakadır. Güzel söz sadakadır, namaza gitmek üzere attığın her adım, sadakadır. Yoldan rahatsız edici bir şeyi kaldırıp atman, sadakadır." 
 Başka bir hadislerinde de, "Kardeşine karşı izhar edeceğin tebessümün bir sadakadır. Emr-i bi'l-ma'rufun ve nehy-i ani'l-münkerin sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yolu gösterivermen, sadakadır; gözü sakat kimse için görüvermen, sadakadır (yardımcı olman); yoldan taş, diken, kemik (gibi şeyleri) kaldırıp atman, sadakadır; kovandan kardeşinin kovasına su boşaltman, sadakadır." buyurmuştur 
    Sadaka vermenin faydaları nelerdir?
    Sadakalar günahlara keffaret, Cehennem ateşine karşı siperdir. Peygamber Efendimiz, bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Bir hurma ile de olsa sadaka verin. Çünkü o bir hurma, açlığı giderir. Su ateşi söndürdüğü gibi hataları da söndürür, yok eder." "Bir hurmanın yarısı ile bile olsa Cehennem ateşinden korunun. Onu da bulamazsanız, tatlı ve güzel söz söyleyin. 
   Sadakalar kıyamette, sahibini mahşer gününün dehşetinden korur. Peygamberimiz bu hususu şu şekilde belirtmişlerdir:
"Kıyamet günü hesap görülünceye kadar, herkes sadakasının gölgesinde olacaktır."
   Sadakalar Cenab-ı Hakk`ın gazabını da söndürür. Hadiste: "Gizli sadaka, aziz ve celil olan Allah Teala`nın gazabını teskin eder" buyurulmuştur.
   Sadakalar bela ve musibetleri de def`ederler. Peygamberimiz:
"Sadaka, belaları def`eder" buyurmuştur. İnsan, kendisinden bir şeyler isteyen kimseyi boş çevirmemeli, elinden geldiğince ona bir şeyler vermeye çalışmalıdır. Resulüllah Efendimizin şu ikazını hiçbir zaman unutmamalıdır: "Sail (dilenci) sadık olup, cidden muhtaç halde ise, onu kovan felah bulmaz."
 Peygamber Efendimiz, sav bir muhtaca vereceği sadakayı bizzat kendi eliyle verir, araya başka birini vasıta kılmazdı... Sadakanın gizli verilmesi efdaldir.
Nitekim Peygamberimiz: "Üç şey iyilik hazinelerindendir. Biri de verdiği sadakayı gizlemektir" buyurmuştur. 
Kur`an`da:   
Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 
اِنْ تُبْدُوا الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِىَ وَاِنْ تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاءَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَيُكَفِّرُ عَنْكُمْ مِنْ سَيِّپَاتِكُمْ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبٖيرٌ BAKARA 271


Sadakayı gizli vermenin en mühim faydası, sadakayı verenin riyadan kurtulmasıdır. Ayrıca, sadaka alanın da şeref ve haysiyeti rencide olmaktan korunmuş olacaktır.
Sadaka kimlere verilmez?
Anne, baba, nine, dede, oğullar, kızlar, bunların çocukları olan torunlar Bunlara zekat, fitre verilmez !

Sadaka kimlere verilir?
Diğer sadakalarda olduğu gibi, verilişte öncelik sıralaması; ihtiyaç sahibi yakın akraba, yoksa uzak akraba, yoksa komşu, yoksa bulunduğunuz yerden başlayarak, ihtiyaç sahibi diğer gruplardır.

FITIR SADAKASI: Yılda bir kez olmak üzere, dönem olarak Ramazan-ı şerifte verilir. Ramazandan önce ve bayramdan sonra da vermek caiz ise de bayram namazından önce verilmiş olması daha çok sevaptır.
Ramazan Bayramına kavuşan ve dinen zengin sayılan her Müslüman kendisi ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için vermelidir.

3 Nisan 2013 Çarşamba

MAKİNE KARŞISINDA KÖLELİK VE İKİ TERÖR

"ALLAH KORUSUN MAKİNE KARŞISINDA KÖLELİK BİZİM DE BAŞIMIZA GELEBİLİR"

Erdoğan, yayayken selamlaşanların sürücü koltuğuna oturduğunda kimseyi görmeyip insanlara adeta bir araç gibi muamele ettiğine şahit olunduğunu kaydetti. Şehirlerin artık araçlar için tasarlandığını dile getiren Erdoğan, “Çocuk parkı mı yol mu denildiğinde yol öne çıkıyor. Yaya yolu mu araç yolu mu denildiğinde rekabeti araçlar kazanıyor. Ağaç mı asfalt mı denildiğinde birçok yerde asfaltın öne çıktığını görüyoruz. Robotların dünyayı istila edeceği ve insanları köleleştireceği bize hep bir bilim kurgu öyküsü gibi anlatıldı. Ama bugün modern dünyaya bakıyorsunuz özgür olduğunu söyleyen milyonlarca, milyarlarca insanı şehirlerin, ülkelerin, cep telefonunun, otomobillerin, bilgisayarların adeta kölesi, haline dönüştüğünü görüyorsunuz. İnsanın kendi eliyle yaptığı bir ucube tarafından öldürülmesi bize bir bilim kurgusu olarak anlatıldı. Bunun artık bilim kurguyla gerçek dışılıkla hiç ilgisi yok. Şu anda insan kendi ürettiği araçlar tarafından katledilir hale geldi. Sadece silahları kastetmiyorum. Ürettiğimiz, seyahat için kullandığımız arabalar şu anda insanlık için en büyük tehditlerden en fazla can alan silahlardan biri haline geldi. Bizim Türkiye olarak hızla büyüyen bir ülke olarak işte bu çelişkiye mutlaka ama mutlaka hassasiyetle eğilmemiz gerekiyor. Biz büyürken araçların kölesi haline gelen büyüdükçe araçları kendisine hizmetkar kılan bir anlayışla yürümek zorundayız.
Makineyi önceleyen değil insanı öne çıkaran bir büyüme anlayışını egemen kılmak zorundayız. İnsan kendisini makineye göre değil, makine kendisini insana göre ayarlayacak. Şehirler araçlara göre değil insanlara göre şekillenecek. İnsan odaklı bir kalkınmayı, ekonomiyi, insanlar için şehirleri ancak ve ancak böyle bir anlayışla inşa edebiliriz. Aksi taktirde bugün birçok milletin başına gelen makine karşısında kölelik Allah korusun bizim de başımıza gelebilir” dedi. 

“TRAFİK TERÖRÜNÜN SİLAHLI BÖLÜCÜ TERÖRDEN DAHA FAZLA CAN ALIYOR” 

İnsanın araçla, trafikle ilişkisini enine boyuna değerlendirmenin köklü tedbirler üretmek ve bunları kararlılıkla uygulamak zorunda olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Bu gün ülke olarak önümüzde canlar yakan, ocaklar söndüren, anaları, eşleri, evlatları ağlatan iki önemli sorunumuz var. Bunlardan bir terör, ikincisi ise terör kadar konuşulmayan, terör kadar gündemde yer almayan trafik sorunudur. Buna aslında trafik terörü de diyebiliriz. Oysa baktığınızda trafik sorunun diğer deyişle trafik terörünün silahlı bölücü terörden daha fazla can aldığını görüyorsunuz. Biz bu iki sorunun da üzerine kararlı bir şekilde gidiyoruz. Başarılı olana kadar da usanmadan, yılmadan çözüme yönelik çabalarımız sürdüreceğiz. Ancak takdir edersiniz ki tıpkı bölücü terörle mücadele olduğu gibi trafik terörüyle mücadelede de çok yönlü çalışma başarı için kaçınılmaz bir unsurdur. Trafik terörüyle mücadelede başarılı olabilmek için bütün kurumlarımızın birbiriyle uyum içinde koordineli olarak çalışması gerekiyor. Karayolu trafik konusunda kendilerine görev ve sorumluluk verilen herkesten azami gayret göstermesini bekliyoruz” diye konuştu. 

“ALKOLLÜ ARAÇ KULLANANI ELİ SİLAHLI CANAVARA BENZETİYORUM" 

“Kazalarda şoförlerin yanında, araçların içerisinde alkol şişeleri de görüldüğünde alkollü araç kullananla alkolsüz araç kullanan arasındaki bir trafik kazasındaki bir faturanın ne kadar ağır olduğunu takdir edersiniz” diyen Erdoğan, şunları kaydetti: 
“Alkollü araç kullananı eli silahlı canavara benzetiyorum, alkolsüz olanı da bir masuma benzetiyorum. Onun hiçbir günahı yok. Dikkatle trafikte yoluna devam ediyor. Öbürü ise rayından çıkmış ne yapacağı belli olmayan bir Deli Dumrul gibi. Bizim anayasamızın 58. maddesi buna yönelik olarak da bununla mücadelede gerekli tedbirleri devlet alır diyor. İktidarımıza kadar bunlar ne yazık ki yapılmadı. Biz bunu dile getirdiğimiz zaman da hemen bunun saptırıldığı yer bellidir. Nedir; bunlar dindar olduğu için bunu böyle yapıyorlar. Yani dindarlığın güzel yanı varsa bunlar yanlış, kötü şeyler mi? eğer din bazı şeyleri bu şekilde emrediyorsa buradaki güzellikleri almak yanlış mı? bu güzellikler insanın hayrına ise yanlış şeyler mi? biz bu doğru adımları tüm insanlık olarak atmak durumundayız. Bu doğru adımları atacağız ki insanlık bunu bedellerini ağır ödemesin. Bir gece ansızın bir de bakarsınız ki 20 yaşındaki gencecik kızınız ölüm haberi size gelir veya 21 yaşındaki bir genç fidanınızın kötü haberini almak insanı ne kadar huzursuz ettiği ortadadır.” 

“TRAFİK KAZALARI KAYNAKLI ÖLÜMLERİ AZALTMAYA YÖNELİK EYLEM PLANINI UYGULAMAYA KOYDUK” 

Yollarda meydana gelen kazaların ağırlıklı olarak alkollü araç kullananlardan olduğunu gördüklerini ifade eden Erdoğan, çok daha dikkatli olunmaya mecbur olduğunu söyledi. 
Başbakan Erdoğan, yollarda trafiği tehlikeye düşürecek, güvenlik düzeyi düşük araçlar görmeyi istemediklerinin altını çizerken, bunun için gerekli tedbirleri süratle hayata geçirmeye kararlı olduklarına vurgu yaptı. 2020 yılına kadar Türkiye’de trafik kazalarından kaynaklanan ölümleri yüzde 50 azaltmaya yönelik eylem planını uygulamaya koyduklarını kaydeden Erdoğan, “Eğitimden denetime, ulaşım alt yapısından sağlık hizmetlerine kadar trafik ile ilgili her alanda daha ileri çalışmalar yaparak bu hedefe mutlaka ulaşmak istiyoruz” diye konuştu. 

“LA HAVLE ÇEKMEK YERİNE EL FRENİ ÇEKEREK KAVGAYA TUTUŞMAYA EĞİLİMLİ ŞOFÖRLER VAR” 

Erdoğan, yayaya yeşil ışık yanarken dahi karşıya geçmekte zorlanan ya da karşıya geçerken kendisine araba çarpan çok sayıda insanın olduğunu dile getirirken, diğer sürücülerin hakkını çiğneyerek araç kullanan, yolun ortasında yolcu indirip bindirebilen sürücülerin olduğunu anlattı. Her yerde aracını hiç olmayacak yere park ederek, araçların ve yayaların geçişine engel olan sürücüler olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Daha da üzüntü verici olanı trafikte en ufak bir sürtüşmede la havle çekmek yerine el freni çekerek kavgaya tutuşmaya eğilimli şoförler var. Hız olgusunu milletçe sorgulamaya, neden bu kadar acele ettiğimizi, nereye yetişmeye çalıştığımızı şöyle durup, nefes alıp kendimizi sorgulamaya ciddi şekilde ihtiyacımız var. Çok acılar yaşadık, çok trajik olaylara şahit olduk, nice hayatın hız ve haz uğruna söndüğünü gördük. Buna artık hep birlikte dur demek, bunu hep birlikte sorgulamak durumundayız. Tüm kurumlarımız, STK’lar, medyamız ve teker teker bireyler sorumluluğunu yerine getirdiğinde kısa sürede bu meselenin üstesinden geleceğine inanıyorum. Hukuk devletinde hiç kimsenin kurallar, kaideler karşısında istisnası yoktur. Herkes trafik kurallarına uymak mecburiyetindedir. Emniyet kemeri ve hız sınırları başta olmak üzere trafik kurallarının uygulanmasında hiçbir istisnayı, hiçbir farklı uygulamayı asla kabul etmiyorum. Şayet hale bu şekilde davrananlar var ise işte buradan açıkça talimat veriyorum; unvanı, makamı, konumu ne olursa olsun hiç kimseye ayrıcalık yapılmayacak, kurallar harfiyen uygulanacaktır” ifadelerini kullandı.

2 Nisan 2013 Salı

Her Günah işleyene kâfir denmez.

Her Günah işleyene kâfir denmez.

Günah işleyen müslümana kâfir denmez. Çünkü Ehl-i sünnete göre, bir insan Müslüman olduktan sonra İNKAR etmedikçe! günah işlemekle kâfir olmaz. Bid'at fırkaları, günah işleyene, kendileri gibi düşünmeyen müslümanlara kâfir demek sapıklığında bulunmuşlardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümine kâfir diyenin, kendisi kâfir olur.) [Buhari] 

Müslümanım diyen, kelime-i şehadet söyleyen kimseye kâfir denmez. Bir savaşta, kelime-i şehadet getiren ve kendisine nefsi müdafaa gerektirmeyen birisini öldüren kimseye, Resulullah efendimiz, (Kelime-i şehadet söyleyen kimseyi niçin öldürdün?) buyurdu. O da, (Dili ile söylüyordu ama kalbi ile inkâr ediyordu dedi. (Kalbini yarıp da baktın mı?) diyerek onu tekdir buyurdu.)
''BEN ONU ÖLDÜRMESEM O BENİ ÖLDÜRECEKTİ '' DURUMU OLURSA BAŞKA!

Onun için mümine kâfir demekten ona lanet etmekten sakınmalıdır! Lanet, Hak eden kise onu bulur  Hadis-i şerifte, (Kul, lanet ettiği zaman, lanet edilen buna müstahak değilse, kendine döner) buyuruldu. (Beyheki) 
Kafir saldırgana karşı top, tank, lanet, beddua... kalem, akıl.... silahlarıyla kendini savuna bilmeli.

Günah işleyen ve ibadet etmeyen müslümana kâfir denmez. Kâfirden başkası, ebedi Cehennemde kalmaz. Günah işleyen müslümanın kâfir denmeyeceği hakkında birçok âyet ve hadis vardır. Mutezile, (Günah işleyen ve ibadet etmeyen kâfirdir) demişse de, Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki: 
Küfrün zıddı iman, günahın zıddı ise ibadettir. İmanı bırakan kâfir olur, ibadeti terk eden günahkâr olur. Amelsiz iman tehlikededir, imansız amel ise kabul edilmez. Kadınların, muayyen hallerinde, namaz, oruç gibi ibadetleri bırakmaları caiz ve lazım iken, imanı hiçbir zaman bırakmaları caiz olmaz. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen bildiriliyor ki:
                         İman edip salih amel işleyenler.
İman edip salih ameller işleyenlere gelince -ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz- işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar. 
  وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا اُولٰـئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ 
 Araf 42, 
İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. 
  اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاَخْبَتُوا اِلٰى رَبِّهِمْ اُولٰـئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ  Hud 23,
İnanan ve salih amel işleyenler için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri vardır.
  اَلَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ طُوبٰى لَهُمْ وَحُسْنُ مَاٰبٍ  Rad 29, 
Artık iman edip salih ameller işleyenler var ya, işte onlar için bir bağışlama güzel bir nimet (cennet) vardır. 
   فَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرٖيمٌ   Hac 50]
                                 -------------------------------------
                                  İmandan ötede yaşayanlar..
--De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” 
قُلْ يَا عِبَادِىَ الَّذٖينَ اَسْرَفُوا عَلٰى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمٖيعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ   ZÜMER 53

Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever. 
وَاِنْ طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ اقْتَتَلُوا فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا فَاِنْ بَغَتْ اِحْدٰیهُمَا عَلَى الْاُخْرٰى فَقَاتِلُوا الَّتٖى تَبْغٖى حَتّٰى تَفٖیءَ اِلٰى اَمْرِ اللّٰهِ فَاِنْ فَاءَتْ فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَاَقْسِطُوا اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطٖينَ   HUCURÂT 9

Rablerini inkâr edenlerin durumu şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette) yararını görmezler. İşte bu, derin sapıklıktır. 
    مَثَلُ الَّذٖينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ اَعْمَالُهُمْ كَرَمَادٍ اشْتَدَّتْ بِهِ الرّٖيحُ فٖى يَوْمٍ عَاصِفٍ لَا يَقْدِرُونَ مِمَّا كَسَبُوا عَلٰى شَیْءٍ ذٰلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعٖيدُ    İbrahim 18

  Onların yaptıkları her bir (iyi) işi ele alırız, onu saçılmış zerreler haline getiririz (değersiz kılarız). 
 وَقَدِمْنَا اِلٰى مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَاءً مَنْثُورًا   Furkan 23]

 (Ey Muhammed!) De ki: “Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?” 
Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir. 

 قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْاَخْسَرٖينَ اَعْمَالًا    اَلَّذٖينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعًا   اُولٰئِكَ الَّذٖينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهٖ فَحَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقٖيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَزْنًا   Kehf 103-105

İnkâr edenlere gelince; onların amelleri ıssız bir çöldeki serap gibidir. Susamış kimse onu su sanır. Yanına geldiğinde hiçbir şey bulamaz. (Tıpkı bunun gibi kâfir de hesap günü amellerinden bir şey bulamaz). Ancak Allah’ı yanında bulur da Allah onun hesabını tastamam görür. Allah, hesabı çabuk görendir. 
  وَالَّذٖينَ كَفَرُوا اَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقٖيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْاٰنُ مَاءً حَتّٰى اِذَا جَاءَهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْپًا وَوَجَدَ اللّٰهَ عِنْدَهُ فَوَفّٰیهُ حِسَابَهُ وَاللّٰهُ سَرٖيعُ الْحِسَابِ   Nur 39]

Bu ayetlerde  kâfirlerin hiçbir amelinin fayda vermeyeceğini göstermektedir.

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(İkrar ettiği şeyi, inkâr etmeyen, kâfir olmaz.) [Taberani]

(Zina etmiş, hırsızlık yapmış, içki içmiş mümin de Cennete girer.) [Buhari]

 Allah’ı anan veya Ondan korkan müslüman, (cezasından sonra ) Cehennemden çıkar.) [Tirmizi]

Müslümanlığın temeli, Allahü teâlânın birliğine ve Muhammed aleyhisselamın bildirdiği belli olan emirlerin ve yasakların hepsini, Allah tarafından getirmiş olduğuna inanmaktır. Yani emirleri yapmak ve yasak edilenleri yapmamak.  olduğuna inanmak imanın şartıdır. 

Böyle imanı olmayan, yani müslüman olmayana kâfir denir. Kâfirler, ne kadar iyi iş yapsa da, ahirette azaptan kurtulamaz. İmanın ve iman ile birlikte olan ibadetlerin ve bütün iyi işlerin dünyada da, ahirette de çok faydası vardır. Fakat imansız olana, iyi işlerin ahirette faydası olamaz. Günahı çok olan bir mümin, tevbe etmeden ölmüş ise, Allahü teâlâ dilerse, günahlarının hepsini affeder, dilerse günahları kadar azap eder; fakat sonunda yine Cennete koyar. Ahirette kurtulmayacak olan yalnız kâfirlerdir. Zerre kadar imanı olan kurtuluşa kavuşur.
Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. 
فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ ZİLZÂL 7
Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir. 
وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ ZİLZÂL 8

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.