AYET-İ KERİME

http://emelleri.blogspot.com.tr/2013/06/fakirlige-sebep-olan-seyler.html

20 Mayıs 2022 Cuma

HESAPLAŞMA SENDE HESAPLA

 


HESAPLAŞMA
Son günlerde “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı” haftasında 21 yaşında olduğunu söyleyen bir genç tarafından yazıldığı belirtilen ve sanki yeni nesil ile eski nesil arasında bir “hesaplaşma” niteliğinde olan bir yazı sosyal medya gündemine düştü.
Yazıyı kaleme alan kişi gerçekten 21 yaşında bir genç midir yoksa kendilerini hep dev aynasında gören yaşıtlarını uyarmak isteyen bir yetişkin midir bilinmez ama yazının gerçeklik payı küçümsenemeyecek kadar yüksektir. Onu yazanı tebrik ediyor ve tekrar okunmaya değer bulduğum için çok ufak bazı düzeltmelerle ve sonunda kısa bir yorumla yazıyı aynı şekilde yeniden dikkatlere sunmak istiyorum.
Bir “Köşe Yazarı”na hitap ederek yazıyı yazan diyor ki:
“Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum. Yazılarınızda sık sık “gençlik nereye gidiyor?” türünden yakınmalarınız oluyor? Gençlik derken herhâlde lise ve üniversite öğrencilerini kastediyorsunuz. Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim.
Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum:
Bir köşe yazarı olarak gençlerin nereye gittiğinden çok yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmeniz gerekmiyor mu?
* Ülkenin başını belaya sokan olayların başaktörleri genelde gençler mi, yoksa yetişkinler mi?
* Bu ülkede yüz binlerce öğrenci tek bir soru fazla yapabilmek için dirsek çürütürken sınav sorularıyla birlikte biz gençlerin hayallerini de çalıp çürütenler kimlerdi? Onlar Lise öğrencilerimiydi?
* 15 Temmuz’u planlayanlar kaçıncı sınıfa gidiyorlardı?
* Milletin yüzüne baka baka yalan söyleyen siyasetçiler bugün hangi üniversitede okuyorlar?
* Sanatçı kimliğiyle her türlü ahlaksızlığı yapanlar ergen midirler?
* Din adamı sıfatıyla ekranlara çıkıp inancıma ve değerlerime küfredenler kaç yaşındadırlar?
* Sinemada 7 yaş üstüne uygun olarak işaretlenmiş filmlerde bel üstüne çıkamayan yapımcılar kaç doğumludurlar?
Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da önce kendinize, yetişkinlere bakın ve “sizler bu ülkenin geleceğisiniz!” gibi klişe sloganlardan vazgeçiniz. Çünkü sizler bu ülkenin bugünüsünüz.
Siz yaşadığınız günü bile kurtaramazken yarınları kurtarma işini niçin bize ihale ediyorsunuz?
Kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı, çarpık ilişkilerle dolu dizilere reyting rekoru kırdıran sizlersiniz. Kan damlayan, şiddet kusan senaryoları siz yazdırıyorsunuz.
Evlilik gibi kutsal bir müesseseyi evlilik programlarında virane bir gecekonduya dönüştüren yine sizsiniz.
Youtube fenomenlerini seyrediyoruz diye ağlaşıyorsunuz ama o fenomenlere film çektirip parayı götüren sizlersiniz.
Siz gece kulüplerinde kavga eden futbolcuları el üstünde tutarken, okul koridorlarında kavga eden öğrencileri disipline gönderemezsiniz.
Bir yandan her türlü rezilliği özgürlük olarak sunan, cinsiyetsiz bir toplum özlemiyle yanıp tutuşan yazarların kitaplarını okurken, bir yandan ailenin öneminden bahsedemezsiniz.
Yetişkinler para hırsıyla sürekli inşaat yaparak şehri betona boğarken, gençlerden geleceği inşa etmelerini bekleyemezsiniz.
Alttan bir sürü dersiniz var, bize üst perdeden ahlak dersi veriyorsunuz!
Size bir şey söyleyeyim mi? yeni nesil pırıl pırıldır. Hiçbir sıkıntı yoktur. Asıl sıkıntı, yeni nesle eski nesilleri unutturan yetişkinlerdedir.
Son iki yılda kaç tane Türk filmi çekilmiş ve geçmişimizi anlatıyor? Kitapçıların çok satanlar rafındaki kitaplardan kaç tanesi gençlere ecdadını sevdirmek için yazılmış acaba?
Siz dedelerinizin emanetine sahip çıksaydınız, biz de yarınları emanet olarak kabul ederdik belki ama şu durumda hiç emanet alacak durumumuz yoktur! Kusura bakmayınız! Geçmişini unutturduğunuz bir nesle, gelecekten ödev veremezsiniz!
Bu yüzden aranızda, “yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle!” diye konuşup durmayı bırakınız! “Senin yaşında fatih İstanbul’u fethetmişti!” diyerek demagoji (lâfebeliği) de yapmayınız!
Evet, 21 yaşındayım ama fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta değilim. Çünkü benim babam II. Murat değil, hocam da Akşemseddin değil. Zaten İstanbul da artık Fatih’in fethettiği İstanbul değildir.”
Aziz dostlar!
Hemen her satırını haklı ve doğru gördüğüm bu yazı bir nevi eski ile yeni arasında bir hesaplaşma ve aynı zamanda apaçık bir uyarı gibi değil mi?
* Öncelikle anne balara bir uyarıdır.
* Toplumun dertlerinden habersiz olan ve mal kazanma hırsından kurtulamayan Karunlaşmış mal düşkünlerine bir uyarıdır.
* En küçüğünden en büyüğüne kadar her kademeden toplum yöneticilerine bir uyarıdır.
* Topluma bir türlü güven veremeyen politikacılara, siyasetçilere bir uyarıdır.
* Eğitimcilere, din görevlilerine, hukukçulara ve toplumdaki akil insanların tümüne bir uyarıdır.
Bu durumda “gençlik nereye gidiyor” yerine öncelikle “biz neredeyiz, ne yaptık ve nereye gidiyoruz” dememiz gerekmez mi?
Her şeye rağmen çok şükür ki, bugün bile iyi yönde giden bir gençliğimiz vardır. Bunun için kesinlikle ümitsizliğe kapılmaya gerek yoktur.
Çünkü ulusal ve uluslararası her sahada milletimizin yüzünü ağartan gençlerimiz, gençliğimiz vardır bugün.
Tüm dünyaya ün salmış İha’larımızı, Siha’larımızı, Atak’larımızı ve daha nicelerini geliştirerek yapmaya devam eden, millî gururumuz olan gençlerimiz, gençliğimiz vardır.
Yetişkinlerimiz, üzerlerine düşen görevleri yeterince yapmamış olmalarına rağmen bizim geleceğimizin ümidi olan gençlerimiz, gençliğimiz vardır.
Hayallerinden vazgeçmeyen, zekâlarıyla ve olgunluklarıyla düşmana korku salan gençlerimiz, gençliğimiz vardır.
Bizim hayallerimizi ve kendi hayallerini gerçeğe dönüştüren Teknofest gençlerimiz, gençliğimiz vardır.
Görebilen göze sahip herkes görüyor ki; sanki dikenlerle dolu bir bahçenin içinde rengârenk açarak her tarafı misk kokularıyla şenlendiren eşsiz çiçekler gibi benzerleri az bulunan gençlerimiz, gençliğimiz vardır.
Peki, bizler bu gençliğe sahip olmayı hak ediyor muyuz? Genel anlamda toplum olarak biz onlara örnek olabildik mi? Olabiliyor muyuz? İşte bu, maalesef bizim bir eksiğimizdir!
Bu durumda “gençlik nereye gidiyor” yerine “biz nereye gidiyoruz” denmesi gerekmiyor mu?
Bizim toplumsal hayatımız, ahlâkımız, edebimiz, adabımız, konuşma tarzımız, âdetlerimiz, aile yapımız, evlerimiz, çarşılarımız, pazarlarımız, ticaretimiz, alış veriş şeklimiz, sosyal ilişkilerimiz ve genel yaşantımız bizim değerlerimizle hiç uyuşmuyor. Bunu da hepimiz biliyor ve görüyoruz. O halde bir düşünelim biz bu hâlimizle nereye gidiyoruz? Sonumuz ne olacak?
Efendiler!
Hiç düşündük mü? Bizler, bugün kendi anlayışımızı ve yaşantımızı geçmişten ibret almadan ve geleceği hiç düşünmeden keyfimizce yaşayarak, her türlü olumsuzluktan da sadece başkalarını, gençleri suçlayarak nereye gidiyoruz? Farkında mıyız?
Yaşantımızda normal olarak görmeye başladığımız ve âdet hâline getirdiğimiz; yalanlarımızla, aldatmalarımızla, sahtekârlığımızla, fırsatçılığımızla, helâl ve haramı umursamayışımızla, dillere destan sinirliliğimizle, hırçınlığımızla, saygısızlığımızla, büyük, küçük, hak, hukuk tanımayışımızla, bir ufak menfaat yüzünden birliğimizi, kardeşliğimizi parçalamalarımızla ve “menfaatim için babamı bile satarım” diyebilen ahlaksızlarımızla bizler nereye gidiyoruz?
Şan, şöhret peşinde koşarken inancımızdan, idealimizden, ilkelerimizden ve ülkümüzden feragat etmelerimizle, toplumu “biz” ve “onlar” yahut “gençler” ve “yetişkinler” diye bölüp “onları” düşmanmış gibi dışlamalarımızla, ailemize, öz kardeşlerimize, komşularımıza karşı beslediğimiz nefret duygularımızla, hiç sonu gelmeyecekmiş gibi dünyaya olan bağlılığımızla ve doyumsuz açgözlülüğümüzle bizler nereye gidiyoruz?
Firavnları, Nemrutları, Neronları çağrıştıran zulümlerimizle, Ebu Cehilleri bile gerilerde bırakan inadımızla, eski barbarlıkları hortlatan cinayetlerimizle gerçekten bizler nerede duruyoruz? Farkında mıyız?
İlk yaşlardan itibaren bizden etkilenerek yaşayacak olan yeni nesillerimizi nerelere sürüklediğimizin farkında mıyız?
Derler ki; bir gün Fatih Sultan Mehmed’in hocası Akşemseddin’e biri gelerek ricada bulunmuş ve
- “Ümmet-i Muhammed’in kurtuluşu için dua buyurun efendim” demiş, Akşemseddin de,
- “Sen ümmet-i Muhammed’i bana göster, ben onun kurtulmuş olduğunu sana söyleyeyim” cevabını vermiştir.
O halde aziz dostlar!
Öncelikle herkes değerleriyle uyuşmayan kendi yaşantısına bir baksın ve tarafsız bir gözle Allah için söylesin:

“Gençlik nereye gidiyor” sorusunu sormadan önce “Biz nerde duruyoruz? Biz nereye gidiyoruz? Gençlerimizi biz nereye sürüklüyoruz” sorusunu ciddi bir şekilde kendimize sormamız gerekmez mi?
ALINTI
Vahdeddin HOCA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.